12. Kim Bu Nicholas Polem?

1.1K 85 114
                                    

Hey! Selam! Geri döndüm. Umarım beni özlemişsinizdir çünkü ben sizi o kadar çok özledim ki...

Çoğu kişi bana "Yeni bölüm ne zaman?" tarzı sorular yazarak attığı için oldu bu biraz da. Aslında ben bu bölümü bu pazartesi gibi bitiririm diye planlıyordum fakat ne kadar istediğinizi görünce dedim ki kendi kendime "Sen kimsin de bu tatlı insanları kırıyorsun?" Sonuç olarak bölümü bu güne yetiştirebildim. Saat dört olsa bile baya ayığım şu an. Gerçi o yazdığım bölümün havası yüzünden de olabilir.

Her neyse. Sürpriz olarak ise... Bu bölümü Nick'in ağzından yazdım! *Alkış efekti* Uzun zamandır ortalıkta görünmüyordu bu manyak. Ayrıca bu bölümde olacak bir şey ileride hikayenin gidişatına çok fazla yön verecek. Kelebek etkisi gibi yani. Ve bunu Nick'in ağzından anlatmalıydım. Umarım siz de onu özlemişsinizdir ve bu bölümden zevk alırsınız. Çünkü ben yazarken gerçekten hikayenin içine girdim. Sizin de öyle olmanızı umuyorum açıkçası.

Multimedyada Nick'in resimleri var. Ha bu arada size bir tavsiye, bölümü arka tonda yumuşak, duygusal şarkılarla dinlerseniz daha iyi olacaktır. Hem daha çok girersiniz hikayenin içine hem de etkisi artar. Lütfen yorum yapın. Yorumlarınız benim için ne kadar değerli bilmiyorsunuz. Ayrıca bu bölüme olan yorumlarınızı da baya merak ediyorum. Lütfen düşüncelerinizi belirtin.

İyi okumalar. Yorum panelinde görüşürüz. :)

"Ama hangi yıldızların çoktan sönmüş olduğunu bilmeye kim katlanabilir ki?" diye düşündü, gece göğüne gözlerini kırpıştırarak bakarken. "Hepsinin sönmüş olduğunu bilmeye katlanabilecek biri var mıdır?" - Boş Koltuk, J. K. Rowling

-*-*-*-*-*-*-*-*-*-

Nicholas Polem

Kapım çaldığında önümdeki personel dosyalarını alfabetik sıraya dizmekle meşguldüm.

Küçük şeylere fazlasıyla takıntılı bir insan olduğumdan ve şu sıralar kafamı dağıtmam gerektiğini düşündüğümden dolayı üç buçuk saat önce odamdaki tüm dosyaları dışarı çıkarmış, hepsini alfabetik sıraya göre tekrardan dizmeye başlamıştım. İtiraf ediyorum, gerçekten harika bir kafa dağıtma yöntemiydi. Başladıktan birkaç dakika sonra kafamda ne göreve giden ajanlar ne GAO'nun girdiği para sıkıntısı ne de Cardoso vardı.

Kapıdan giren kişiyi ve elindeki dosyaları gördüğümde bu rahatlamanın kısa sürelik olduğunu anlamam için fazla bir efor harcamam gerekmedi.

"Ne yapıyorsun?" Joel Caldwell - eski GAO müdürü, yeni istihbarat subayı - gözlerinin üzerine kadar uzamış gri saçlarının altından masama ve bana bir bakış attı.

Son gördüğümden beri hiç değişmemişti. Ki son görüşmemizin dün olduğu gerçeğine de bakarsak değişmemesi gayet normaldi zaten. Hala sıska sayılabilecek soluk vücudu, yanmış yüzüne hafif bir tezat oluşturuyor, hala kırlaşmış saçları gözlerinin üzerine kadar gelip kaşlarının bir kısmını kapatıyordu. Boynunda asılı duran ve rütbesini belirten kimlik dışında fazlasıyla sade görünüyordu.

"Canım sıkıldı." diyerek omuz silktiğimde gözlerini devirip masanın önündeki sandalyelerden birine bıraktı kendini. Joel bu örgütte belki de beni en iyi tanıyan kişiydi. Bu yüzden takıntılarımı biliyor ve fazla üzerime gelmiyordu. "Sende ne var?" Çenemle elindekileri işaret ettim.

"Bir görev ve istihbarat raporu." Elindeki ilk dosyayı bana uzattı. İçine şöyle bir göz gezdirip hangi görev olduğunu anlamaya çalıştım. Üç gün önce bir terörist gemisini batırmak için gönderilen iki kadın ajanın raporuydu. "Jill ve Jessica tek bir yara almadan döndüler. Gemi battı fakat içinde hiçbir şey bulunamadı. Tek bir kağıt parçası bile..." Sayfayı çevirip çekilen fotoğraflara baktım. Detay bulamamaları bir hayal kırıklığıydı fakat bu görevi kötü yapmazdı. En azından başarmışlardı. Bu yüzden dosyayı kenara koyup daha sonra incelemek için ayırdım.

Siyah Kutup YıldızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin