Hayırlı Ramazanlar sevgili okuyucularım! Yeni bölümü yazmayı sonunda bitirmiş bulunuyorum. Aslında bugüne bitirmeyecektim bunu. Ama sahurdan önce uyumaya üşenip ne yapsam diye düşünürken kendimi bölümü yazarken buldum. Ve bir baktım ki bölüm bitivermiş. Zaten sonlarının uykulu bir şekilde, gece yazıldığı çok belli olacaktır. Bu saçmalıklar için şimdiden özür dilerim. Umarım fazla kötü olmamıştır.
Ayh, kendimi balon gibi hissediyorum. Oruç tutmak için bir litreye yakın su bitirdim ve az sonra klavyenin üzerine kusmazsam iyidir açıkçası. Her neyse. Yazım hataları için de özür dilerim. Sabah kalktığımda okuyup onları düzelteceğim.
Yorum ve oylarınızı dört gözle bekliyor, düşüncelerinizi belirtmeniz için çok çok ricada bulunuyorum. Multimedyada Kevin var. İyi okumalar. :)
Gerçek arkadaşlar seçebildiğiniz ailenizdir. - Audrey Hepburn
-*-*-*-*-*-*-*-*-*
Kevin
"İrlanda hakkında özlediğim en büyük şey ne biliyor musun?" Elimdeki portakal suyu şişesini ağzıma yaklaştırırken yanımda oturan kıza baktım. "Siyah bira denen özel bir biramız vardır. Alkol oranı genele göre düşüktür ama tadı o kadar güzel ki." Saçından bir tutamı kulağının arkasına sıkıştırdı ve özlemle iç çekti.
Cassidy Peyton. Daha iki saat önce tanıştığım yeni eğitmenim. Küçük burnu, devasa gri gözleri ve bembeyaz, omuzlarına zar zor değen saçları ile albino bir EOD uzmanıydı. Fakat bombalarla uğraşan, onları imal eden bir tipten çok güzel sanatlar fakültesinin ineğine benzediğini göz ardı edemiyordum. Benden dört yaş büyüktü. Bu da onun daha bu sene resmi bir ajan olduğu anlamına geliyordu. Buna rağmen zekası neredeyse beni etkileyebilirdi. Ama dediğim gibi, neredeyse. Benimle çalışmaya gelmiş, zaten her şeyi ondan iyi bir şekilde bildiğimi fark etmiş, dersi falan boş vermişti. Öylesine sohbet etmeye başlamıştık ve kendimizi nasıl koridorda, elimizde iki kocaman portakal suyu şişesiyle bulduğumuzu bile hatırlamıyordum.
Konuşması insanı sarıyor, sıkmıyordu. Neredeyse her konuda bir şeyler biliyordu ve diyecek bir şeyi vardı. Onunla alay ettiğimde aynı şekilde geri dönüyor, yüzümü morartmaktan çekinmiyordu. İnsanlarla alay ettiğimde genelde sert bir tepki yemeye alışıktım. - Ve bu kesinlikle benim suçum değildi bence. Fakat Cassidy her iğnelememi gülerek karşılıyor sonra da aynı şekilde karşılık veriyordu. Katlanılır ve iyi biriydi. Ki ben genellikle insanları katlanılır sınıfına koyan biri değilimdir.
"Benim asıl hoşuma giden şey onun köpüğü. Ne çok fazla ne çok az. Mükemmel kıvamda." Elindeki portakal suyunu kafasına dikti, dudaklarını yaladı ve tavana bakarak anlatmaya devam etti. "Bir insan için saçın rengi ve şekli ne kadar önemliyse, bir bira içinde köpüğün miktarı ve kıvamı o kadar önemlidir. İrlanda'daki bazı bira kutularının içine azotla doldurulmuş küçük bir top koyarlar. Topun üzerinde küçücük bir delik vardır. Kutu açıldığı anda biranın içinde çözünmüş olan karbondioksit dışarı çıkar ve azota yapılan basınç düşer. Topun içindeki azot biraya karışır, karbondioksiti dışarı çıkmaya zorlar ve ta daa... Mükemmel köpük katmanı! Tıpkı harika bir şekilde kurulan bomba gibi. Küçük bir hareketinde her şey saniyeler içinde olup bitiyor." Kaşlarımı çatıp dudaklarımı yaladım. Şişenin dibine gelmiştim ve artık tüm alabileceğim meyve suyu dudaklarımdaki tattı sanırım.
"Bu gerçekten ürkütücü biliyorsun değil mi?" Omuz silkti. Yamukça gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Kutup Yıldızı
Aksiyon*Askıda. Devam edilir mi emin değilim.* - Birleşme Serisi İkinci Kitap - - İlk kitabı okumadan buna başlamayınız lütfen. "İnsanlar hükümetlerden değil, hükümetler insanlardan korkmalıdır." - V For Vendetta Bazen bittiğini düşündüğünüz and...