Eve varmıştım. Ancak kapı kapalıydı. Ne yengem ne de dayım ortalıkta yoktu. Neredeydiler acaba? Bir yere giderlerse haber verirlerdi. Telefona doğruldum, ki komşumuz Nesrin Teyze bana seslendi:
"Dayınları mı arıyorsun?"
"Evet Nesrin Teyze. Nerede olduklarını biliyor musun?"
"Ah kızım hiç sorma. Biliyorum nereye gittiklerini. Yengen dengesini kaybetti bahçede yere düştü. Biz yardımına yetiştik ama durumu çok kötü görünüyordu. Dayın onu hastaneye götürdü. Hamile kadındı inşAllah bir şey olmamıştır."
"Ne ne diyosun Nesrin Teyze? Ben yarım saat önce dayımla konuştum. Bana bir şey söylemedi."
"Tabi yarım saat önce bir şey söylemez. Bu olay biraz önce oldu."
Duyduklarım beni çok şaşırtmış ve korkutmuştu. Yengem... Ailemden sonra da şimdi de o mu? Allah'ım sen ona ve bebeğine yardım et. Onları bize bağışla. Hemen hastaneye gitmeliydim. Onların yanında olmalıydım. Onlara destek olmalıydım. Telefonum çaldı ve arayan Barış'tı.
"Barış."
"Vardın mı eve diye merak ettim."
"Barış yengem."
"Ne oldu yengene Çilem iyi misin sesin çok kötü geliyor."
"Yengem hastanede, yere düşmüş."
"Ne? Sen nerdesin?"
"Evdeyim kapının önünde."
"Tamam bekle hemen geliyorum ben."
Barış'ın gelmesiyle birlikte hastahanenin yolunu tutmuştuk.
"Annem, babam, kardeşim şimdi de yengem. Sevdiklerime hep mi bir şey olacak? Kimseyi sevmesem daha iyi olur. Kimi seversem sonu böyle oluyor. Ne uğursuz bir kızım ben."
"Çilem tamam sakin ol. Hem daha bir şey söylemedi doktor. Umutsuzluğa düşme. Nefes aldığın her dakika umut vardır."
"Ya yengem? Onun için de umut var mı?"
"Vardır her zaman. Olumlu düşün."
"Olumlu mu? Böyle düşünmek için hiçbir nedenim yok. Ben gerçekten uğursuzun tekiyim."
"Saçmalama seninle ne alakası var. Hem sen benim en güzel uğurumsun."
"Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?"
"Evet gerçekten tam da böyle düşünüyorum. Hadi kendine gel biraz toparlan."
"Doktor bey eşimin durumu nasıl?" Dedi dayım gözleri kanlar içindeyken.
"Merak etmeyin eşiniz gayet iyi ancak fetüs için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Eşiniz yere çok sert düşmüş maalesef. Başınız sağolsun."
Dayım bunu duyduğu anda uzaklaştı oradan. Yanına gitmeliydim ona yardım etmeliydim. Ancak yapabildiğim tek şey ona sarılıp ağlamaktı. Elimden başka bir şey gelmiyordu.
Bir süre sonra yengemi normal bir odaya aldılar.
"İyi misin yengeciğim? Geçmiş olsun."
"Merak etmeyin biz gayet iyiyiz."
Yengemin bebekten haberi yoktu anlaşılan. Nasıl söylenirdi ki bu durum? Dayımla göz göze geldik. Kimin nasıl söyleyeceğini düşünürken dayım :
"Aysun, bebek... Yani bebeğimiz... Kaybettik onu."
Ve bir çığlık yükseldi. Yıllar sonra ilk defa bebek sahibi olan ancak daha kucağına alamayıp öldüğünü duyan bir annenin çığlığı. Evladını kaybetmiş bir annenin çığlığı. Çok kötüdür bu çığlık. Yürekleri dağlar.
Odadan kendimi dışarı attım. Nasıl olurdu o daha küçücüktü. Barış arkamdan gelmişti beni biraz olsun teselli edebilmek için.
"İlk defa çocukları olacaktı yıllar sonra ilk defa."
"Ben ne diyeceğimi bilmiyorum."
"Bir daha çocukları olacak mı acaba? Ya olmazsa yengemin hâli ne olur?"
"Çilem." Dedi Barış.
"Peki şimdiki hali ne olacak?"
"Evlat edinseler?"
"Ne?"
"Çocuk Esirgemeden çocuk alsalar iyi olmaz mı? Belki yengen toparlar biraz da olsa kendine gelir."
"Bilmiyorum olabilir aslında." Dedim.
Mantıklıydı. Hem onlar mutlu olurdu hem de oradaki bir çocuğu mutlu ederlerdi. Öz evlat gibi olmazdı ama başka bir çözüm yolu da görünmüyordu.
"Bu olaydan ne çıkarmanız gerekiyor? Hayal kurmamamız gerektiği mi? Çok mutlulardı. Bebeğin eşyaları için para biriktirmeye de başlamışlardı. Ya şimdi? Tamam bundan sonra hayal kurmak yok. Düz yaşamaya devam."
"Bu mu yani bu olaydan bunu mu anlıyorsun?"
"Ne anlamam gerekiyordu?"
"Çilem kızım hepimizin farklı acıları oluyor. Kaldırmayacağımızı düşündüğümüz acılar. Ancak kaldırıyoruz zamanla. Bunun yanında sevinçlerimiz de oluyor. Mutlu da oluyoruz. Hepimiz imtihan ediliyoruz. Bak biz yine beraberiz. Yengen iyi onun bir şeyi yok. Evet evlat acısı çok kötü bir şey. Ama bak biz yaşıyoruz. Birgün bizim de bir çocuğumuz olacak. O mutluluğu biz de yaşayacağız. Ne zaman bilmiyorum belki yıllar sonra ama birgün mutlaka ben ümidimi kaybetmiyorum. Şimdi kalk, Aysun seni böyle görmesin. Bizim ona destek olmamız lazım. Tamam mı kızım?"
Barış'la konuşurken dayım duymuştu beni. Yaşanılana rağmen hâlen daha ümidini kaybetmiyordu. Ona imreniyordum açıkçası. Benim onu teselli etmem gerekirken o beni ediyordu.
"Sanırım ben gitsem iyi olacak. Çilem dediklerimi unutma olur mu? Umut daima vardır. Tekrar başınız sağolsun. Görüşmek üzere." Dedi Barış.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İçimdeki Son
Fiksi RemajaBir şizofrene gerçeği anlatmak zordur. Ya onu ikna eder gerçeği görmesini sağlarsınız ya da onun hayal dünyasında gerçeği arar durursunuz... Elinize bir kahve almanızı ve kitabıma bir şans verip okumanızı isterim. Yazdığım ilk kitabım, umarım beğen...