Bölüm: 4

294 161 18
                                    

Yine yeni bir güne gözlerimi açtım. Başım dünden sonra, vücudumu terkedip gitmek istiyormuş gibicesine ağrıyor. Her sabah bunu yaşamaktan yoruldum artık.

Ellerimi ve yüzümü yıkadıktan sonra sofraya geçtim. Yengem yine müthiş bir sofra hazırlamış.

'Yapma her zamanki yemekler.' -Siyah.

''Sabah sabah bu ne kötülük?''

Hafif bir sessizlik oluyor. Sanırım benimle konuşmama kararı aldı.

''Off tamam kusura bakma, özür dilerim ama gerçekten başımın ağrısının geçmesine izin vermeni istiyorum. Benim için bunu yapabilir misin?''

'Peki tamam' -Siyah.

''Kiminle konuşuyorsun canım?'' Dedi yengem.

''Seninle yengeciğim ellerine sağlık kahvaltı çok güzeldi diyordum.'' Dedim.

" Afiyet olsun canım. İyi dersler."

''Teşekkürler yengeciğim.''

'Ah! Ne kadar da sevgi dolu sözler. Gözlerim yaşarıyor.' -Siyah.

''Siyah yeter artık. Senden tek bir iyilik istedim o da susman!''

'İyilik mi? Benden mi? Güldürme beni.' -Siyah.

''Seninle şuan uğraşamayacağım.''

Sabahın erken vaktinde okula gelmiştim. Eziyet gibi; her sabah erken uyanıp okula gitmek.

Ama bu eziyetliğin en güzel hediyesi şuan karşımda. Yine aynı yere oturmuş.

Her sabah okula geldiğimde onu hep aynı yerde otururken buluyorum. Birbirimize bakıyoruz, hafif bir tebessümü görür gibi oluyorum yüzünde. Ya da görmek istediğim için görür gibi oluyor.

Evet bu hoşlandığım çocuk; Barış. Barış'la 3 yıldır aynı okuldayız ama ben onu iki ay önce anne ve babamın mezarını ziyarete gittiğimde fark etmiştim. Yan taraf annesinin mezarıymış. Selam vermiştik birbirimize, ikimiz de ağlıyorduk ama birbirimizle konuşma cesaretini gösterememiştik. İlk adım hiçbirimizden de gelmemişti. İkimiz de birbirimizin hikayesini merak edip sormaya tenezzül etmemiştik. 

Onda farklı bir şey vardı. Sanki onu hep tanımışım, hep yanındaymış gibi hissediyordum. Onu gördükten sonra her şeyi unutup ona odaklanıyor, tüm sesler yerine sadece kalp atış sesimi duyuyordum. Sebepsiz yere onu izliyor, hareketlerini tekrar ediyor, onun ilgi alanıyla uğraşıyor, onun gibi davranıyordum. 

Ve bu büyülü an zilin çalmasıyla son buluyor. Ah yine sıra her sabah bizi sıraya koymaktan sıkılmadılar mı artık? Ben çok sıkıldım.

Sıraya geçiyoruz;

''Günaydın.''
''Günaydın.''
''Günaydın.''
''Günaydın.''

Bu kadar Günaydın yeter deyip kafamı sol tarafa çeviriyorum ve yine onu görüyorum o da bana bakıyor. 

Yanına bir kız yaklaşıyor ve samimi konuşmaları başlıyor. Gözünü kızdan ayırmıyor, içine düşecek neredeyse oha pislik ya!

Müdür yine her zamanki konuşmasını yapıyor ve biz yine sıkılıyoruz. "Ay-dat-la-rı-nı ver-me-yen ar-ka-daş-lar, a-fe-rin ge-tir-me-yin. Me-zun ol-mak is-te-di-ği-niz-de dört yı-lın ay-da-tı-nı bir-den ö-der-si-niz ar-tık!" Bu şekilde konuşsaymış daha iyi olurmuş. En azından bugün bir farklılık yapmış olurdu.

Tehdidimizi de aldıktan sonra konuşması bitiyor ve sınıflara geçmeye başlıyoruz. 

Su almak için kantine doğru yöneliyorum. Kantinin önüne gelmiştim. Küçük bir merdiven vardı. Şu merdivenden nefret ediyordum. Küçük olmasına rağmen her seferinde takılıyordum. Aniden merdivenlerden dengemi kaybedip düşüyorum. Kalkmaya çalışıyorum ama ilk denemem başarısız oluyor. İkinci denememde bir el uzanıyor Kimin eli olduğunu bilmeden tutuyorum. Ayağa kalktığımda gördüğüm manzara karşısında yere düştüğümde hissettiğim acı kaybolup gidiyor.

 Hayatımın aşkı şimdi de kahramanım oluyor.

İçimdeki SonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin