"Alo Barış neredesin ya sen? Kusura bakma dün uyuyakalmıştım. Aradım bugün seni ama cevap vermedin. Alo Barış orada mısın."
Telefonun diğer ucundan sesler geliyordu. Bir kız sesi ve Barış'ın sesiydi bu sesler.
"Kim o?" Diyordu Barış.
"Bilmiyorum bir kız." Diye cevap veriyordu kız.
"Tamam bana ver telefonu. Alo Çilem." Dedi Barış.
"O kız kim?"
"Hangi kız? Sen dün cevap vermeyince ben... " Sözünü bitirmesine izin vermemiştim.
"Sen.. Ne yani şimdi soluğu kızın yanında mı aldın?"
"Sen kıskandın mı beni yerim ben seni."
"Ben gelirsem oraya seni doğrarım Barış."
"Tamam gel. Adresi veriyorum."
"Dalga mı geçiyorsun bir de?"
"Hayır bana inanmayacağını biliyorum. Gel kızın kim olduğunu kendin öğren."
"Bekle lan geleceğim oraya."
"Gel aşkım bekliyoruz."
Telefonu kapattım. Sınır küpüne dönmüştüm. Nasıl yapardı Barış bunu aklım anlamıyor! Barış adresi vermişti. Bisikletime bindim. Adresin bulunduğu yere geldim. Kapıyı çalacaktım ki Barış kapıyı açtı. İçeride bir çok kişi vardı. Küçük büyük birçok kişi.
"Merhaba." Dedi kapıyı açan kız.
"Merhaba ben Barış'a bakmıştım." Dedim.
"He anladım sen telefonda konuştuğum kişisin galiba. Buyur içeri gel."
"O sen miydin?"
"Evet ben Leyla. Barış'ın kuzeniyim."
"Memnun oldum ben de Çilem."
Kız Barış'ın kuzeni çıkmıştı. Hiç bozuntuya vermeden konuşmuştum. Buraya gelmeden önce aklımda bir sürü düşünce vardı. Bağırarak içeriye girecektim. Kızın saçını başını yolacaktım ve Barış'a bir tokat atıp geri dönecektim. Ama kızın Barış'ın kuzeni olması tüm bu düşüncelerimin kaybolmasına sebep oldu.
"Biliyorum Barış senden çok bahsetti." Dedi kız.
"Ben bir an bir kız ile birlikte olduğunu sandım."
"Benim sende başka kimseyi gözüm görmez aşkım." Dedi Barış.
"Benim de."
"Eğer beni doğrama fikrinden vazgeçersen seni affedebilirim."
"Ah tabiki vazgeçtim. Ufak bir şakaydı o. Aldatıldığını sanan bir kadın olarak o sözü söylemiştim."
"Bugün benim doğum günüm onu kutlayacaktık. Bu arada hoş geldin."
"Ya affedersin ben bilmiyordum. Şimdi hediye falan da almadım. Hem davetsiz misafir de oldum."
"Sorun değil gelmen yeterliydi. Hem ben memnun oldum seni tanıdığıma. Yalnız soran olursa benim arkadaşımsın."
"Peki tamam. Çok teşekkür ederim."
"Bu taraftan bir ışık yoğunluğu geliyordu. Bu ışığınızın kaynağı nedir hanımefendi?" Diyerek yanımıza bir genç yaklaştı.
"Bana mı dediniz?" Dedim.
"Sizden başka ışık göremedim ben. Bu arada ben Doğu."
"Iıı ben de Çilem. İltifatlarınız için teşekkür ederim sevgilim de benim bunları düşünüyor."
"Demek bir sevgiliniz var. Olabilir canım. Kocanız değil nasıl olsa, ben ayrılmanızı beklerim."
"Öyle bir şey olmayacak Doğu. Bizim ayrılığımız biraz zor." Dedi Barış. Sert bir çıkış yapmıştı.
"Siz...pardon affedersin yenge ben seni... Ne bilim işte... Oğlum sen neden baştan söylemiyorsun?" Dedi Doğu. Lafı geveledikten sonra toparlanmıştı cümlesini.
"Neyse Doğu hadi uza." Dedi Barış. Konuşmasına bakılırsa Doğu'dan hiç haz etmemişti.
"Tamam kardeş kızma gidiyorum." Diyerek yanımızdan uzaklaşmıştı.
Doğum günü partisi bitmişti sonunda. Leyla'nın doğum gününü tekrar kutladıktan sonra izin isteyip Barış ile birlikte dışarı çıktık. Parti baya uzun sürmüş ve akşam olmuştu. Dayım ve yengemden izin almıştım neyse ki. Dayım çıktıktan sonra onu aramamı söylemişti. Beni gelip alacaktı.
Dışarıda Barış ile oturuyorduk. Yıldızlara bakıyorduk. Şans bu ya, hep böyle olur ya bir yıldız kaydı.
"Canım bak bir yıldız kaydı haydi bir dilek tut ve içinde biz olsun." Dedi Barış. Bir dilek tut ve içinde biz olsun, sevmiştim bu cümleyi.
"Senin olduğun bir dileğin, Çilem için iyi bir dilek olacağını sanmıyorum."
Dayım gelmişti. Konuşmasına ve yüz ifadesine bakılırsa Barış'ı pek sevdiği söylemez. Bunu zaten daha önce de dile getirmişti.
"Bunu bilemezsiniz efendim. Ne de olsa geleceği göremezsiniz."
"Bunu anlamak için geleceği görmek gerekmez. Ne de olsa her insan serseri, suçlu birinin masum bir insanın hayatını mahvedeceğini bilebilir öyle değil mi?"
"N'oluyor ya? Sizin neyini var böyle?" Diyerek aralarındaki anlamsız laf atışını durdurmal istemiştim.
"Bir şey yok canım. Polis hissi işte herkesten şüphelenirler. Yalnız polis bey bilmeniz gereken bir şey var suçu kanıtlanana kadar herkes masumdur. Eğer ben suçluysam buyurun kanıtlayın."
"Evet iyi bildin evlat polislik hissi. Bu his birçok suçlunun yakalanmasına yol açmıştır senin de bunu bilmen gerek."
"Artık biriniz bir şey söylecek mi?" Dedim.
"Bir şey yok Çilem." İkisi bir ağızdan cevap vermişti.
"Tamam sakin olun." Dedim ve susmaya devam ettim.
"Hadi canım arabaya bin." Dedi dayım.
Arabaya bindim. Dayım ve Barış'ın neden böyle bir tartışma yaptığı hala aklımdaydı. Ve tabii ki Barış'ın dayımın polis olduğunu bilmesi...
Yola çıkmıştık.
"Dayı bilmem gereken bir şey var mı?"
"Hangi konuda kızım?"
"Barış konusunda onun seni tanıması, senin onu suçlu olarak görmen, birbirinize laf atmanız konusunda."
"Sana şu an net bir şey söyleyemem ama zamanı gelince söz veriyorum sana anlatacağım."
"Yani o bir suçlu mu?"
"Dediğim gibi bir şey söylemek için erken."
"Peki anladım."
"Sen ondan uzak dursan iyi olur. Sana zarar vermesini istemiyorum."
"Dayı ama o beni seviyor."
"Çilem bunu daha önce konuşmuştuk değil mi?"
"Evet tamam."
"Seninki yine yakıyordu."
"Doğu sana ondan uzak dur demiştim değil mi? Oğlum bak seni kendi ellerimle boğarım."
"Anlamıyorum dayısı polis. Ateşle oynuyorsun. O kızdan uzak durmak gerek Barış."
"Benim değil senin uzak durmak gerek."
"Ateşle oynuyorsun kardeş."
"Doğu hadi işine bak beni düşünme, Çilem'den de uzak dur kardeş anladın mı?"
"Anladım kardeşim ama sen de beni anla. Bu kız senin sonun olacak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İçimdeki Son
Novela JuvenilBir şizofrene gerçeği anlatmak zordur. Ya onu ikna eder gerçeği görmesini sağlarsınız ya da onun hayal dünyasında gerçeği arar durursunuz... Elinize bir kahve almanızı ve kitabıma bir şans verip okumanızı isterim. Yazdığım ilk kitabım, umarım beğen...