Bölüm 29

57 40 1
                                    

Bir yıl sonra...

Sevgili günlük, 

Artık Barış ile evliyim. Biz artık onunla karı kocayız. Bir çok aksilikler yaşadık. Yeri geldik vazgeçtim ondan, ya da öyle sandım, yeri geldi kızdım bağırdım çağırdım. Ama o benden hiç vazgeçmedi. Benim de içimde bir yer, şu sol yanım ondan hiç vazgeçmemiş. Onu artık eskisi gibi sevebiliyorum. Hem de çok sevebiliyorum.

Doğu' yu soracak olursan; Barış o konuyu da halletti. Biz boşandık ve Doğu on yıl hapis cezası aldı. Hayatımızdan artık tamamen çıktı diyebilirim. 

Hayal de çok mutlu. En çok o istiyordu Barış ile evlenmemi. Barış' a baba bile diyor. 

Tedaviye de başladım. Bu sefer gerçekten karar vermiştim, azimliydim artık iyileşecektim. Bu karar benim için çok zor olmuştu ama kızım için, Barış için ve kendim için bu kararı almak zorundaydım. Ben bir anneydim ve sorumluluklarım vardı. Kimse psikolojisi bozuk bir annesi olmasını istemez.

Hayal şizofren bir arkadaşı ile çok dalga geçmişti. Benim de bir gün şizofren olduğumu öğrenmesi onu hayal kırıklığına uğratır ve benden nefret etme derecesine getirebilirdi. Bu kararı almam en çok da onun iyiliği içindi...

Şimdi Seniha anne, Elif, Barış, Hayal ve ben çok güzel bir aile tablosu oluşturmuştuk. 

Yengemler ve dayımlar da Türkiye' ye geri dönmüşlerdi. Yan komşumuzdular artık. Canay da Barış gibi avukat olmuştu. Daha yeni başlamasına rağmen ona çok teklif geliyordu. Sevilen ve başarılı bir avukattı. Bazen Barış ile ortaklaşa çalışıyorlardı bazen de aynı duruşma salonunda karşı karşıya gelebiliyordu. Kazanan yoktu. Bazen Canay bazen de Barış kazanıyordu. Beraberlik oluyordu hep aralarında. Galibiyet sayıları eşitti.

Dayım ve Barış' ın araları da düzelmişti. İyi anlaşıyorlardı. Yengem ve Seniha annenin araları zaten geçmişten beri iyiydi. 

Elif, Canay ve Hayal üçlüsü de evin hayranlıkla izlediği grup olmuştu. Çok iyi anlaşıyorlar ve her şeyi beraber yapabiliyorlardı. 

Anlayacağın sevgili günlük artık masalların sonu gibi bizim de masalımızın sonu mutlu bitmişti...

Ve son...

'' Ne yani şimdi bu kitabı basmamızı mı istiyorsun ? ''

- Evet tabi mümkünse. 

'' Değil. Biz genelde iyi örnek olacak kitapları basıyoruz. Kitabınız anladığım kadarıyla şizofren bir kızı anlatıyor. Bu konunun okuyuculara iyi örnek olacağını sanmıyorum. İyi günler dilerim size. ''

- Peki teşekkür ederim.

 Olmuyordu, nereye gitsem, hangi kapıyı çalsam açılmıyordu kapılar. Oysa tek istediğim bu kitabın basılması ve yıllar önce kaybettiğim aşkımı geri kazanmam. Barış... Onu çok özlüyordum. Bu kitap basılsa belki bu kitaptan bir şeyler bulacak kendinde anlayacak ona olan hislerimi. Ne de olsa hayatımı kurtaran kişiydi o.

Yıllar önceydi... Yağmur ince ince yağıyordu. Adeta aşık olma günüydü ya da aşıkların buluşma günü... Okuldan çıkmıştım ve servisi kaçırmıştım. Okulda kurs vardı ve oradaydım. Kurslar okul çıkışında olunca eve hep geç kalırdım, servis de gitmiş olurdu. Barış da kursa kalıyordu. Bu sene YGS' ye girmemiz gerekiyordu. Çok çalışmalıydık. Her zamankinden daha çok. Barış ile aynı kurstaydık. Aslında kursa biraz da onu görmek için gidiyordum. 

Eve yürüyerek gitmeye karar vermiştim. Hava kararmaya başlamıştı. Sokak lambaları yavaş yavaş açılmaya, etrafı aydınlatmaya başlamıştı. İki tane çocuk çıkmıştı önüme. Ne yapacağımı nasıl tepki vereceğimi bilememiştim. Sonra arkadan bir ses duydum:

'' Bırakın lan kızı ''

 Evet Barış' tı bu sesin sahibi. Devamını tahmin edebilirsiniz. İkisini de dövmüştü ve eve gidene kadar bana eşlik etmişti. Ona zaten iki yıldır aşıktım ama o akşam ona sırılsıklam aşık olmuştum.

Ama filmlerdeki ya da kitaplardaki gibi o bana aşık olmamıştı. Sadece savunmasız bir kızı korumaktı amacı ve hep öyle oldu. Ben onun için hep savunmasız bir kızdım. Ondan hoşlandığımı belli ediyordum. Arkadaşlarım da onunla konuşmuşlardı. Ama o kimseyi hayatına almak istemediğini söylemişti. 

Ben vazgeçmedim. Çünkü ben kimse ya da herkes değildim. Ben ondan hoşlanan bir kızdım. 

Şimdi yine yağmur o günkü gibi bir hava var. Yağmur ince ince yağmaya başlamıştı. Sokak lambaları tekrar aydınlanmaya başlamıştı. 

Yürüyordum yine. Ama bu sefer evime değil, Akıl ve Ruh Sağlığı Hastanesine. Evet şizofren kız bendim. Kitaptaki tek gerçek bu değildi tabi. Barış ve ona olan hislerim de gerçekti. Ve tabi Küçük ve Siyah da. Yaklaşık beş yıldır tedavi görüyorum. Küçük ile Siyah yok olmuşlardı. Artık onlar yoktu hayatımda. Ancak sadece Barış vardı. Ben sadece onu duyuyor, görüyordum.

Kafamı kaldırdım ve göğe baktım. Yağmur çok güzel yağıyordu ve mucizevi bir görüntü oluşuyordu. Ellerimi iki yana açtım kendi etrafımda dönmeye, yağmuru hissetmeye başladım. Ta ki bir direğe çarpana kadardı maceram.

Çarpan direk ile dengemi kaybedip yere düşmüştüm. Bir el uzanıyordu ayağa kalkmam için. Teşekkür ederim dedikten ve ayağa kalktıktan sonra bana yardım elini uzatan kişinin yüzüne baktım. Ve bu yüz benim tanıdığım bir yüzdü.

'' İyi misiniz ? ''

- Evet iyiyim teşekkür ederim. Sizin isminiz...

'' Barış hadi canım kızımız sabırsızlanıyor. ''

'' Geldim hayatım. Siz bir şey mi diyecektiniz ? ''

- Yoo hayır ben sadece tekrar teşekkür ederi diyecektim.

'' Rica ederim ama kendinize dikkat etmeniz gerekir. Yalnız başınıza böyle gezmek bir kadın için hiçte iyi sayılmaz. ''

- Tabi dikkat ederim.

'' Ben sizi bir yerden tanıyor muyum ? Yüzünüz hiç yabancı gelmedi. ''

- Sanmıyorum. Neyse benim gitmem gerek. Size iyi günler.

Evet Barış' tı bu... Uğruna on yılımı verdiğim, kitap yazdığım adam... Yine on yıl önceki gün gibi bir gün, yine o ve yine hayatımı kurtarıyor. Yıllar sonra yine...

İçimdeki SonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin