''İyi misin?'' Dedi. Nasıl iyi olmayabilirdim ki!
''Evet biraz daha iyiyim.'' Dedim. Aslında biraz ağrım vardı ama onun benimle ilgilenmesi ağrımın geçmesine sebep oluyordu.
''Şu merdivenden düşmek marifet ister.'' Dedi. Yüzünde ufak bir gülümseme belirmişti.
''Sakarlıkta çok marifetliyimdir.'' Dedim. Elini saçına götürmüş, kafasını kaşıyordu. Bunu yaparken çok tatlı görünüyordu.
''Barış ben.'' Dedi. Tanışmak için ismini söylemişti ama ben ismini zaten biliyordum.
''Biliyorum. Şey yani duymuştum ismini.'' Dedim.
Yüzünde tekrar bir gülümseme beliriyor. Bu gülümseme ilkinden biraz daha fazla belirgin oluyor ve ben bu gülümsemeyle birlikte gamzelerini fark ediyorum, daha önce hiç görmediğim tatlı gamzelerini.
''İstersen biraz oturalım iyi değil gibi görünüyorsun.'' Dedi. Bunu söylemesi hoşuma gitmişti. Beni düşünüyor olması, bu duygu çok güzel bir duyguymuş.
''Olur tamam.'' Dedim ve bulduğumuz ilk banka oturduk.
Oturur oturmaz Barış ayağa kalkmıştı.
''Birazdan geleceğim. Bekle beni tamam mı?'' Dedi.
''Tamam, bekliyorum.'' Dedim.
Barış gider gitmez Küçük geliyor yanıma.
'Hoş çocuk.' diyor, masum bir ses tonuyla. 'Onu daha çok sevmezsin değil mi?'
''Nasıl yani, anlamadım?''
'Onu benden çok sevmezsin değil mi?'
''Hayır tabi ki de seni ayrı onu ayrı seviyorum.''
'İşte sana bu yüzden kızıyorum. Ben yokmuşum gibi davranıyorsun. Beyazı bir renk olarak kabul ediyorsan, siyahı da dahil etmen gerekir.' Siyah geliyor, kızgın bir şekilde bu sözleri sarf ediyor.
''Ama sen hep kötülüğü düşünüyorsun. Kendin için ya da benim için iyi bir şey düşündün mü hiç?''
'Belki de senin yüzündendir. Beni hep dışlamandandır bu kadar kötü oluşum, belki de benim de içimde beyaz vardır, sen o beyazı fark edememişsindir.'
''Ah yapma! Senin içinde beyazın olmadığını ikimiz de gayet iyi biliyoruz.''
''Düştüğünde kafanı bir yerlere mi çarptın sen , kiminle konuşuyorsun. Şizofren misin yoksa.''
Barış gelmişti. Küçük ve siyah ani bir şekilde ortadan kaybolmuşlardı. Hep böyle oluyor biri yanıma geldiğinde onlar kayboluyor.
''Ne şizofreni ya sesli düşünmek ne zamandan beri şizofrenlik oldu. Neyse yardımın için teşekkür ederim sanırım gitsem iyi olacak.'' Dedim ve bir kaç adım attım.
''Hey dur! Yanlış bir şey mi söyledim? Sadece biraz takılmak istedim o kadar. İstemeden kırdıysam özür dilerim.'' Dedi Barış. Arkamdan o da birkaç adım atmıştı.
''Sen de şu ön yargılı davranan insanlardan mısın?'' Dedim. Sesimi biraz yükseltmiştim.
''Tamam bir daha bu şekilde davranmam. Affedersin.'' Dedi. Ban kıyasla onun ses tonu daha sakindi.
''Derse gitmem gerek.'' Dedim ve okul binasının önüne kadar yürüdüm.
''Müdürden ikimiz için de izin aldım. Derse gitmemize gerek yok.'' Dedi. Kolumdan tutup beni durdurmuştu. Ona doğru dönünce kolumu bıraktı:
''Bu durumda ders dinleyemezsin değil mi?'' Diye devam etti.
''Sana borçlandım galiba. Bu arada ben Çilem.'' Dedim.
''Biliyorum.''
''Yeni tanıştığımızı sanıyordum.''
''Duymuştum ismini.'' Dedi ve ilk oturduğumuz banka tekrar dönüp oturduk.
''Eee ne yapacağız şimdi? Yani ayağımın acısı geçti. Müdürden de izin almışsın ve daha birbirimizi tanımıyoruz. Ne konuşacağız ki?'' Dedim. Konuşma başlatmakta iti değildim. Hoşlandığım insanla ne konuşabilirdim ki zaten.
''Ben seni 9. Sınıftan beri tanıyorum.'' Dedi. Dank diye söylemişti. Şaşırmıştım.
''Nasıl yani?'' Dedim.
''9. Sınıfın ilk haftası üzerime kahve dökmüştün ve böyle bir salaklığı yaptığın için kendine çok kızmıştın. Sana göre öyleydi tabi. Ama bana göre hiçte salaklık değildi. Aileni bir trafik kazasında kaybetmiştin. Sarhoş bir tır şoförü ailenin bulunduğu araca çarpmıştı ve maalesef sağ çıkan olmamıştı. Anneni, babanı ve kız kardeşini kaybetmiştin. Ailene çarpan tır şoförü de hayatını kaybetmişti. Haberi okuldayken almıştın ve gözlerin ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu. Zaten o aceleyle elindeki kahveyi benim üzerime dökmüştün. O gün üstünde de okul kıyafeti vardı. Anlayacağın ben seni uzun zamandır tanıyorum.'' Dedi. Gözlerini bir saniye olsun ayırmamıştı benden.
''Bu kadar detayı nereden biliyorsun yani kazayla ilgili detayları. En yakın arkadaşlarıma bile anlatmamıştım bu kadarını?'' Dedim. Ben onun gözlerine bakamıyordum. Utancımdan mıdır bilmem ama bakamıyordum işte.
''Ben ailene çarpan tır şoförünün oğluyum!'' Dedi.
Tüm bu yaşanılanlar, Barış'ın anlattıkları, onun oğlu olması... Hayatın bir gerçeği miydi? Kader bizimle oyun mu oynuyordu? Yine mi acı? Yine mi dram? Kendime gelmeliydim. Şu an düşünmekten önce gerçekleri öğrenmeliydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İçimdeki Son
Novela JuvenilBir şizofrene gerçeği anlatmak zordur. Ya onu ikna eder gerçeği görmesini sağlarsınız ya da onun hayal dünyasında gerçeği arar durursunuz... Elinize bir kahve almanızı ve kitabıma bir şans verip okumanızı isterim. Yazdığım ilk kitabım, umarım beğen...