2.BÖLÜM

3K 136 17
                                    

“Sen”

Kai şu an yanlış mı görüyordu yoksa bu gerçektende bir hafta önce onu eve atan çocuk muydu ? Lay kafasını gelen sese doğru çevirdiğinde gördüğü şeyle şoka girmişti.

‘ Bu ne şimdi bu kez de nerede çalıştığımı bulmuş. Yoksa tüm bu zaman boyunca beni takip mi etti ? ’ 

Lay iri gözlerini önüne çevirdi ve hızlı yürüyüş tarzında oradan sıvışmaya çalıştı yani en azından amacı buydu ama bir kedi gibi ensesinden tutulmuştu ve bir yere kımıldayamadı. Kai Lay’in neden kaçmaya çalıştığına anlam veremedi onu yakalamıştı ama şimdide Lay ona sessizce bakıyordu. 

“ Hey çocuk nereye gidiyorsun”

‘Ne çocuk mu? Züppeye bak senden büyük olduğumu görmüyor musun da bana çocuk diyorsun’

“Benden büyük görünüyorsun sana hyung demeliyim” 

‘ Bu ne şimdi düşüncelerimi okuyabiliyor mu?’ Lay gözlerini sanki mümkünmüş gibi daha da çok açtı.

“ Evet çok doğru hyung düşünceleri okuyabiliyorum” ‘

Yuh! Cidden mi?’ 

“ Hayır tabi ki de nasıl okuyabilirim ?”

Lay rahatlama ile omuzlarını düşürdü ama içinde sorduğu soruya Kai cevap verince tekrar kasıldı. Kai bir yandan gülüyor bir yandan da durumu açıklamaya çalışıyordu

“ Mimiklerin, onlar düşüncelerini gayet güzel anlatıyorlar. Her neyse gerçekten nereye gidiyorsun hyungnim” Lay işaret parmağıyla kendini göstererek

“ Ben? Şey İşeeeeeeee” Lay o kadar umursamaz ve basit söylemişti ki ‘işe’ kelimesini Kai çok güzel söylediğini düşündü. Sanki… Bilmiyordu sadece güzeldi işte ve Lay’in kendi şirketinde çalışıyor olması onu mutlu etmişti. Lay burada çalışıyordu ve Kai de burada çalışıyordu. Lay utanarak konuştu

“ Sen neden buradasın peki” 

Kai birkaç adım attı sırtını şirkete çevirip kollarını kaldırdı ve büyük bir gururla 

“Bu gördüğün şirket benim şirketim” dedi. 

Lay artık bugün (n) kere şaşırmıştı. Sanırım günlük şaşırma kotasını çoktan doldurmuş olmalıydı. Ne yani şu an patronuna mı bakıyordu biraz korktu ve selam verdi. Bu sefer şaşırma sırası Kai deydi

“ Hyung ne yapıyorsun” 

“Özür dilerim efendim ben burada sekreter olarak çalışıyorum ve sizi birden görünce”

“ Hyung kes şunu biz arkadaşız”

“Öyle miyiz gerçekten ?” 

Kai Lay’in omzuna vurdu ve göz kırptı 

“ Tabi. Hem unuttun mu seninle aynı yatağı bile paylaştık. Beni eve attığını hatırlamıyor musun ?” ardından bir kahkaha patlattı. 

“ Hey ben seni eve atmadım ben seni şey sanmıştım, şey… hh..Bir melek” Lay’in sesi sonlara doğru kısılmıştı ve utancından yere bakıyordu o sırada Kai’nin telefonu çaldı ve Lay’e dönüp 

“ Bu konuyu tekrar konuşalım hyung öğle arasında odama gel” telefona cevap verdi bir yandan da ilerliyordu 

“ O! Kris dostum…” Lay Kai gittiğinde bir ‘oh’ çekti. Peki öğle vakti ne yapacaktı. Patronu onu odasına çağırmıştı.

Lay saate baktı zaman bu gün niye hızlı geçmişti ki her zaman bir kaplumbağa gibi yavaş hareket eden zaman şimdi neden hızlanmıştı. Tüm gün Patronunun onu odasına çağırdığını düşünüp geriliyordu ve şimdide patronunun odasında büyük bir masada baş başa karşılıklı bir yemek yiyorlardı.

BÜYÜK SÖZLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin