EG19 - Dudak teması

116 3 20
                                    

Gamze'den
Bugünü de sayarsak dönmemize iki gün kaldı. Başımı Batın'ın boynundan çektim ve ayağımı  kurtarmaya çalıştım. Kurtarabildim mi? Hayır! Ulan eşek gibi adam. Hayır yani, ben çoğu hem cinsimden uzun ve ağırım ama bu çocuğun ayağı benden daha ağır.
Kaslardan canım. Bunlar hep kaslardan.
Ben iç sesimle kavga etmem çok zekidir benim iç sesim. Biraz fazla dürüsttür ama anlaşırız. Örneğin şuan doğru söylüyor olabilir. En sonunda ayağından sıyrılıp elimi yüzümü yıkadım ve giyindim. Asla geyikli pijama giymezdim. Gerçekten giymezdim. Asla giymem ben zaten öyle şeyler. Yani belki bazen işim düşünce giyiyorum. Kahvaltı öğününü deli gibi yerdim ama Batın çok sevmiyor. O yüzden az birşey yapsam da olur. Buz dolabından ekmeği ve 4-5 çeşit peyniri çıkarttım. Dünyada galiba en çeşitli şey peynir. Keşke hellim de olsaydı. O peynir değil ama Kıbrıs'a özgü aşırı lezzetli birşey. Peynirleri içine doldurduğum ekmeği tost makinesine koydum ve yine buz dolabından sütü çıkarttım. Her sabah olmazsa olmazım benim bee. Sütü bu havada bile kaynatarak içiyorum. Annem öyle alıştırmıştı bebekken. Kendi sütümün kaynamasını beklerken tostları aldım ve Batın'a  nescafesini hazırladım. Batın normalde her sabah benden erken uyandırdı ama gece ben uyurken o film izliyordu büyük ihtimalle geç uyumuştur. Batınla yan yana olduğum süreden beri abim rüyalarımdan çıkmıyordu. Ama bu son günlerde kabus gibi olmadığı için sorun yaratmıyordu. Aslında olayı çözmüştüm ama Batın'a birşey deneye çekindim. Batın'ın kokusu abiminkine çok yakındı ve bana birbirlerini anımsatıyorlardı. Eger birine sarılırsam da her zaman rüya görürdüm. Böyle en güzelinden. Abimin kokusuyla sarılı uyumak ise abimli güzel rüya anlamına geliyordu. Batın'ın üstüne çıkıp -ayaklarının üstüne fesat anlamayın- sekmeye başladım. "Ayağım ulan!" diye uyanan Batın'a kahkahalarla gülerken o tepiniyordu. "Hadi kahvaltı hazır sen masayı kur ben de tişörte süt damlattım onu değiştireyim." Başını salladı. "Kactaydı bizimkilerin uçağı?" "11 de Esenboğadan alacağız işte." Başını salladı tekrardan. "Kardeş kardeş giyindim mi bugün?" diye sormamla bana baktı. "Eşofmanlarımı çıkartmadım daha ben kardeş kardeş nasıl giyineeğiz?" O iş bende der gibi kaş göz yapıp başımı salladım. Onun mavili beyazlı tişörtünü görünce aklıma Ada'dan çaldığım aynı onun gibi olan elbise geldi. Ada'dan çaldığım için bana birazcık kısa geliyordu ama büyük bir sorun yoktu. Ona beyaz dar bir şort da alttan giymesi için bulunca şapka aramaya geçtim. 50° sıcakta erirdik zaten bu havada. Kendime düz beyaz şapkamı seçince Batın'a da mavi şapkayı ayarladım. Alttan da o beyaz Vanslarını giyse ben de mavi Converse giysem harika olurduk. Ulan çok tatlı olacağız! Yanıma gelen Batın mırıldandı. "Bana pembe birşeyler seçmedin değil mi?" diye sorunca kıkırdadım. Pembe renge aşıktım ama bugün uyumlu giyinmekle bozmuştum kafayı. Ben tuvalete girince o da orada üstünü değişmeye başladı. Giyinip saçlarımı taradım. Çoğunu bir tarafa atıp her zamanki tarzıma döndüm. Geriye bir tek gözlükleri yakmak ve soğumuş tostları yemek kalmıştı.
Kapıya yaşlanmış Batınla gözlüklerimizin uyumsuzluğun düşünürken bir anda kapı açıldı ve düşmemek için karşımdaki her kimse ya da neyse ellerimi üstüne attım. Belimde hissettiğim artık tanıdık olan sıcaklıktaki eller beni kendine cekti. Tabi düşmemek için bende onu. Tüm bu anlattıklarım 4-5 saniyenin içinde oldu ve gözlerimu açtığımda dibinden Batın'ın yüzünü gördüm. Üstünü gitmemişti ve şuan bir elim onun kaslarındaydı. Burun buruna yıl. Kokusu harikaydı. Dudakları ilk kez dikkatini çekerken tehlikeli nokta olduğuna karar vererek bakışlarımı gözlerine çektim. Elalarını görünce kalbim daha da hızlandı. Dudağımın üstünde hissettiğim nefesiyle kendime geldim ve bir adım geri çekildim. "B-ben çok öz-özür dilerim." Sesinin yankılanmasıyla tekrardan Batın'a baktım. Yanakları kıpkırmızıydı ve bu haliyle çok tatlıydı. Yine kardeş kardeş kızarıyorduk. Gülümsedim aynı anda konuşmamıza o da gülümsedi utanarak. "Ben şey, tıraş olacaktım da." Başını sallayıp uzaklaştım. Ama çıkmadım. Alan geniş olduğu için aynı anda işleyebilirdik. Batın yavaşça yüzüne tıraş köpüğünü sürmeye başladı. "Sakal hiç yakışmadı sana zaten. Uzatma öyle." "Tamam ama karşılık isterim." "Yaş ne kadar çıkarcı çıktın sen öyle" "Ne yapayım kızım biz de işler böyle. Beğenirsen kal, beğenmezsen-" Rimeli sürmeyi bırakıp Batın'a baktım. "Gideyim?" Dedim sorarca. "Hayır. Beğenmezsen yine kal. Hep yanımda ol." Tatlıca gülümsedim. "Bu köpüğü silsene yaa. Öpmek lazım ama senin köpüğün beni rahatsız ediyor." Muzipçe kaşlarını kaldırdı ve yanağında işaret ettiğim yerdeki köpüğü iki parmağıyla sildi. "Demek rahatsız ediyor?" diyerek güldü Batın. Sırıtarak bir anda elindeki kremi burnuma sürdü. Sorma her iki yanağıma da birer öpücük kondurdu. Ben beni ilk kez öpmesinin, daha doğrusu bir kızı öpmesinin şokundayken alnımı da öptü. Allah'ım sana geliyorum. Ömrüm boyunca bu kalbim kimseye böyle atmafı. Bu kadarı normal değildi. Yanaklarım da yanıyordu. Bir süre bakıştan sonra yanaklarım cidden cidden yanmaya ve kaşınmaya başladı. "Oğlum yanaklarım yanıyor ve kaşınıyor. Noldu lan bana. Ayk, dur! Alnımda yanıyor. " Batın benim yüzümü yıkarken yanaklarımın fiske fiske olduğunu fark ettik. "Hass-! Yedim ben ayvayı. Benim bunların her türlüsüne alerjik var yaa. Off! Şimdi bir hafta sivilceli ergenler gibi gezerim." "Ama sivilce değil bunlar?" diye mırıldandı Batın. "Ama uyuyup uyanınca olacak. Off yaa." "Ulan kendimden nefret ediyorum. Her an sana bir zarar veriyorum ben." Kollarımı boynuna sardım ve mırıldandım. "Yaraları saran sen olunca sorun yok gamzeli eziciğim." Kıkırdadı. Sonra önümüze döndük. İkimizinde işi bitince kendi elimle Batın'ın saçlarını şekillendirdim. Aslında klâsik Türk erkeği saçıydı ama ona yakışıyordu. Bu adam adam, ağır abi tavırlarına bu saç iyi giderdi. Sonuçta Tuğra'nın saçları gibi sarıya boyayıp serseri tipi yaratmak Batın'ın efendiliğiyle tezatlık oluştururdu. Yemeği yedikten sonra bizimkileri almaya gittik. Bizimkiler derken bir tek Ceren benimki, Aral ve Araştırma diğerleri. Ada bizim kadar rahat değildi. Yani erkeklerle gezerdi. Kızlardan fazla erkek arkadaşları -dost anlamında- olurdu, eğlenirdi ama aynı evde kalmazdı. Belki anneleri.iz yaşasaydı bizde böyle olmazdık. Hatta Adaya uyardık ama kassak da rahat olsak da sonucun ölüm olduğunu çok iyi anlamıştık Ceren ve ben. Havaalanında tuvaletlerin orda üçlüyü bekliyorduk. Bu harika planı ağda yağıyla patates kavuran Aras ve kurabiyesi çilek kokulu olsun diye kurabiye hamurunun içine çilekli parfümü döken Ceren'den gelmişti. Biz de Aras'ın ölümü öp diye başlayan sözlerinden sonra tamam demiştik. Duvara yaşlı dururken karşıdaki aynadan ikimizin yansımamızı izliyordum. Çok tatlı duruyorduk bence. Batın şapkaya çok karşı çıkmıştı ama sonunda ona bir ucu hafif kalkık şekilde, kendime de tamamen ters şekilde takmıştım şapkaları.

Eziğin GamzesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin