"Bir kadını sırf güzelliği için sevmek mümkün mü? Bu bir heykeli sevmek gibi olmaz mı ? "
Tolstoy
Hilal
Boran'ı karşımda görünce çok şaşırmıştım. Beni öylece kumsalda bırakıp gidince deli olduğumu düşünmüştür dedim. (Deli olduğum konusunda haklı!)
Ama birden "Ben de seninle evlenmek istiyorum " deyince bir 5 dk hiç bir şey demeden aval aval suratına baktım.
Açıkçası o bir an ki gelen cesaretti. Ve şimdi yaptığım şeyden dolayı pişmanlık duyuyordum.
Ama yine de dayanamayıp neden karar değiştirdiğini merak ettim
O benden önce davranıp konustu,--Ee bir şey söylemeyecek misin Hilal ?
--Ben şey yani nasıl desem ki ? Ne oldu da fikrin değişti ? Kumsaldayken bana etmediğin laf kalmadı ,dedim
-- Yani ben şey düşündüm de iki sakar çok iyi anlaşırız. Çok tatlı bir kıza benziyorsun. Belki birbirimize bir şans verebiliriz he ne dersin ?
Uzanıp elimi tuttu. Gözlerimin içine baktı. Şaşırmıştım. Ani bir refleks ile elimi geri çektim. Evlenmeyi isteyen ben elimi çeken yine ben. Şaşkınca bana baktı.
--İstersen gel biraz konuşalım.
Boran
Elbette ki Hilal'e babannem için seninle evleniyorum diyemezdim. Çok saçma olurdu hem de kızın gururu incinirdi. Sanki onu gerçekten beğenmişim gibi yapabilirdim
Aslında fena kız degildi ama hayalimdeki kız da değildi. Babannem hayatını kaybetmeden Hilal'i İstanbul'a götürmeli ve tanıştırmalıydım.
Gelirken açık kuyumcudan hemen bir tek taş almıştım. Hiç bir kız buna hayır diyemezdi. Hilal'e yürüyelim deyince tereddütle kabul etti
Biraz ilerleyince yüzüğü çıkardım--Hilal bunu senin için aldım .
Hilal yüzüğü görünce gözleri kocaman oldu.
--Aa üzgünüm ama ben bu yüzüğü kabul edemem. Hem ben sonradan düşündüm de çok saçmaladım ben o gün. Ne yani ikimizde sakarız diye hemen evlenmemiz mı gerek. Ben evle ve etrafımla problemlerim var. Kimse kalmadı çevremde. Sen de benim gibi sakarsın beni anlarsın, dedi o mavilerini bana dikerek.
Onu çok iyi anlıyordum. Benim de fazla arkadaşım yoktu. Bir kaç ilişkim de öyle bitmişti. Bir tek o beni öyle kabul etmisti hem de sakar olmadığı halde...
Kafamdaki düşünceleri sirkeledim ve kendimi Hilal'e verdim. Onu ikna etmeliydim. Zaten daha sonra da bir bahane bulur ayrılırdım
--Hilal lütfen .Hemen hayır deme.Biraz düşün. Evet dersen ben seni yarın İstanbul'a götürmek istiyorum. Yıldırım nikahı yapsak
-- Yani bilemiyorum. Olmaz. Saçma bir fikirdi Boran.
--Kararını yarın söylersin Hilal. Sana telefon numaramı vereyim.
Telefon numaralarımızı da birbirimize verince onu tekrar odasına bıraktım..
Onu kandırıyordum. Kendimden iğrendim o an. Fakat o da benimle evlenmek istiyordu sonuçta. Gerçi sonrası için ayrılmayı planlıyordum ama belki severdim onu ya da o beni severdi.
Hilal
Boran'ı karşımda görünce şaşırmıştım. Tek taş yüzüğü görünce daha da çok şaşırmıştım. Bu neyin nesiydi şimdi. O gün aniden yanımdan gitmiş şimdi de gelmiş evlenmek istiyordu.
Nasıl bir şeyin içine sürüklemiştim kendimi.Tüm gece düşündüm. Ailemi , arkadaşlarımı ,beni terk eden sevgililerimi..
Bu sakarlık belası hayatımı mahvetmişti. Ve mahvetmeye de devam ediyordu. Benim gibi sakar biriyle hayatımı sürdürebilirdim. Tamam Boran 'a aşık değildim ama ama ama...Sabah kahvaltıdan kalkınca artık ona bir şey söyleme zamanı gelmişti.
Masayı toplamak için kalkınca üç bardağı da aynı anda yere düşürdüm. Annem içerden bağırdı
--Yeter artık Hilal evde hiç bi şey kalmadı. Dokunma hiç bir şeye . Bıktım Hilal bıktım.
Gözlerim dolmuştu. İsteyerek yapmıyordum ki.
--Tamam anne artık bana katlanmanıza gerek yok. Ben gidiyorum,dedim
--Nereye ?
--Benim epeydir bir sevgilim var . Bu gün de beni İstanbul'a götürmek istiyor. Ailesi ile tanıştıracak .Hemen evleneceğiz.
--Hilal saçmalama. Neredeymiş gelsin biz bir tanışalım.Yalan söyleme. Bu sakarlıkla nasıl buldun ?
--İstemiyorum. Şu hale bak sakarlık yüzünden nereden buldun diyorsun ? Artık midem bulanıyor bu sözlerden.
Bir yandan da bavulumu topluyordum. Evdekiler başıma toplanmış, şaşkınca beni izliyordu. Bir patlama yaşıyordum. Yediğim hakaretler bitecekti az sonra.
Ben evden çıkarken annem arkamdan bağırıyordu.
--Hilal gel çabuk buraya!
Her şeyi arkamda bırakarak evden çıktım. Elime telefonu aldım ve Boran'ı aradım.
--Alo Boran ben kabul ediyorum. Neredesin gidelim ?
--Tesekkür ederim Hilal. Beni çok mutlu ettin. Kumsalın oraya gel oradan alayım seni.
--Tamam geliyorum , dedim ve telefonu kapattım. Ellerim titriyordu.
Boran gelince gözlerim doldu. Gözlerimin dolu olduğunu görünce,
--Hilal iyi misin ? Bak eğer gelmek istemiyorsan. Anlarım . Yapmak zorunda değilsin. Seni üzmek istemem
--Boran ben ailemi terk ettim. Artık bıktım. Sürekli yapma etme sakarsın sen dokunma demelerinden. Çok zoruma gidiyor.
Aniden boynuna sarıldım. Bir müddet beklese de o da bana karşılık verdi. Daha sonra bir şey demeden arabasının kapısını açtı ve bindik.
Boran
Hilal farklı bir kızdı. Uzattığım yüzüğü bile almamıştı. Başka bir kız olsa balıklama atlardı eminim. Şimdi de ailesini bırakarak bana geldiğini söylüyordu. Ben ise daha sonra onu terk etmeyi planlamıştım. Planım aklıma geldikçe mideme ağrılar saplanıyordu.
O arada telefonum çaldı. Arayan babamdı.
Elim titreyerek açtım ,--Efendim baba
--Oğlum neredesin sen?
Sesi çok kötüydü.
--Geliyoruz baba yoldayız .
--Babannen vefat etti oğlum.
Telefon elimden kayıp gitti.
Bölüm sonu
Okuduğunuz için teşekkürler 🍀