Mavi ve Siyah

526 38 107
                                    

Hilal

    Halay bitince yerlerimize oturduk. Güneş sendeleyerek geliyordu. Doruk hala çekiştiryordu onu. Bu ikisinin halleri beni çok güldürüyordu.

      Masaya gelince Doruk ve Boran içmeye başladı. Fakat ikisi de farklı şeyler için içiyor gibiydiler. Doruk hayatı uçlarda yaşayan, daha havai,neşeli ama bir o kadar olgun bir çocuktu. O hayatın mavisine  içiyordu bence. Boran ise, daha ağır başlıydı. geçmişinde aldığı yaralar onu durgunlaştırmış ve daha fazla melankolik bir havaya bürümüştü. O da hayatın siyahına içiyordu. İkisinin de gözlerine bakan, bu farkı net bir şekilde ayırt ederdi.

     Güneş ve bana da ikram ettiler ama ben içmedim. Oldum olası sevmezdim. Güneş de eşlik eder gibi yapıp ağzını değdirip geri çekiyordu bardağa.

     Doruk duramadı ,

--Güneş nasıl hoşuna gitti mi halay ? Kahkaha atıyordu

--Elbet düşeceksin elime. İşte vakit sana acımayacağım Doruk.

--Bundan zaten şüphem yok sevimsiz ,dedi ve elindeki rakısını tek dikişte bitirdi.

     Boran'ı inceledim. Etrafı izliyor gibi görünüyordu ama bence  bir şeyler düşünüyordu. Elinde tuttuğu rakı içinde tuttuğu acıyı gözlerine yansıtıyordu. Bir an içindeki yaraya dokunmak istedim. Bir kez olsun dokunmak ve tek dokunuşta iyileştirmek...

    Birlikte bir büyük rakıyı bitirmişlerdi. Çok sarhoşlardı. Hava da kararmıştı. O ara yağmur başladı. Gökyüzünden düşen her bir damla önce bizi etkilenmezken birden bastırdı. Düğün açık havada olduğu için altına girecek bir şey de yoktu. Herkes bir yana kaçışmaya basladı. Bizim de otele gitmemiz gerekiyordu ama Boran ve Doruk çok sarhoştu kalkamıyorlardı. El mahkum  Boran'ın koluna girip götürecektim.
    Güneş'e döndüm,

--Güneş ben Boran'ı götüreyim sen de yardım et Doruk'u götür.

     Güneş omuz sirkti,

--Hayatta yardım etmem o gıcığa. Bana neler yapıyor baksana . Kalsın burada yağmur üstünden geçsin hasta olsun. Belki ölür ben de kurtulurum

-- O nasıl laf öyle Güneş bir şey olursa çok üzülürsün bak sonra ,dedim gülerek

--Hıh ben mi ? Niye üzüleyim ? O bana üzülür mü?

--Tamam Güneş şimdi benim hatırım için yardım et . Yoksa çok ıslanacağız.

    Şu ikisinin bu inat halleri beni deli ediyordu bazen. Ama yine de seviyordum onları.

    Güç bela otele geldik. Az ıslanmıştık.  Yaz günü için önemli değildi. Ben Boran'ı  götürürken Güneş de Doruk'u odasına çıkarmıştı.

Güneş

       Bu Doruk yine  benim başıma kalmıştı. Sevmediğim ot dibimde bitiyordu adeta. Odasının kapısını açtım ve yatağa yatırdım. Bir şeyler mırıldanıyordu ama ne dediğini tam net anlamıyordum..

     Aslında böyle sarhoşken yüzüne bir kaç defa tokat atmak geldi içimden. Biraz kollarını çimdikleseydim. En azından hıncımı alırdım.. Sabah da morlukları görünce benden bilecek hali yok ya kimbilir nereye çarpmışsın diye de dalga geçerdim.

    Tam elimi kaldırdım tokat atacaktım ki

--Güneş ,diye sayıkladığını duydum.

     Ne diye benim adımı sayıklıyor ki bu. Adam rüyasında bile benimle uğraşıyor. Kimbilir ne işkenceler yapıyor bana.

    Sonra devam etti,

-- Sevimsiz, diyerek yan döndü yatakta.
 
       Tokat atmaktan vazgeçtim.

       Daha başka bir şey yapacaktım ona. Elimi çeneme koyarak düşünmeye başladım.

Hilal

      Odaya gelince Boran biraz olsun kendine gelmisti. Gözlerini aralayıp bana baktı.. Bir hayli yorulmuştum onu taşırken. Boran'ı yatağa bırakıp yandaki tek kişilik koltuğa çöktüm. Biraz da terlemiştim . Elimi yüzümü yıkamak için banyoya girdim. Biraz sonra hayatımda ilk defa biriyle uyuyacaktım. Kardeşlerimle bile uyumazdım ben.

     Çıktığımda Boran hala yatakta hareketsiz fakat gözleri açık bir şekilde yatıyordu.

--Hadi kalk üstü açık uyuma Boran yatağın içine gir ,dedim. O uyuyuncaya kadar koltukta kitap okuyacaktım. O uyuyunca da  yatağın en köşesine kıvrılırdım. Zaten çok büyüktü..
     Tam koltuğa yöneliyordum ki birden kolumu tuttu.

   Ne oluyor dercesine suratına baktım..Gözleri doluydu.

--Hilal ben Elif' i çok özlüyorum  ,dedi bir damla yaş firar etti gözlerinde.

    Bence bilinci şu an yoktu. Çünkü Boran derdini bu kadar hızlı açıp ağlayacak bir adam değildi. Ama içimi acıtmaya yetmişti bu hali.

--Özlediysen yarın gideriz Boran, Elif'e. Ağlama lütfen,dedim yanına oturarak

--Gider miyiz gerçekten ? ,dedi

-- Tabiki de !

     Sonra gözleri kaydı ve kapandı. Onu kaldırarak yatağın içine girmesine yardım ettim.

    Saçlarını okşadım bu yaralı adamın. O an karar vermiştim İstanbul'a dönünce gidip Elif'i alacaktım

Bölüm sonu
Okuduğunuz için teşekkürler 🍁


   

SAKARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin