"Yorgunluk artık yüzünden bile okunmuyor, anla, o denli yorgunsun."- Mimoza Sürgünü-
Hilal
Ben az önce yarım saat önce tanımış olduğum birine evlenme mı teklif ettim ? Yoksa kulaklarım beynimden bağımsızlığını mı ilan etti ?
Yok yok bu çocuk kolanın içine kesin bir şey attı. Yoksa çekingen ve sakar Hilal buna cüret edemezdi.
Boran'a göz ucuyla mahçupca baktım. Bakışlarında şaşkınlık, utangaçlık, sinir ve anlam veremediğini bir parıltı oluştu. Fakat daha sonra kendine geldi ve kaşları çatıldı. Alaylı bir gülüş geçti yüzünden.
-- Nnneee ? Anlamadım ?
-- Şeyy evlilik demiştim
--Sen ciddi misin ya ? Daha neler ? Akıllısı beni bulmaz ki !
Daha benim konuşmama fırsat vermeden yanımdan kalktı . Ben ne yaptığımı hala idrak etmeye çalışırken o çoktan çekip gitmişti.
Boran
Hayatımda ilk defa böyle bir şeyle karşılaşmıştım. Daha tanışalı yarım saat bile olmamış. (Hoş olsa da olmaz ya !). Bana evlenme teklifi ediyor. Gerçekten mıknatıs gibi deliyi ve belayı çekiyorum üstüme.
İlk önce senden bir şey isteyebilir miyim deyince , en çok kolanın yanına bir sandviç filan ister diye düşündüm. Ya da beni eve geri bırakır misin filan derdi . ( Gerçi ben onu da becerememiştim ya neyse !) Kız tuttu bana evlenme teklifi etti.
Aslında ilk bakışta tatlı bir kıza benziyordu. Bisiklete birlikte bindiğimizde bana arkasına dönüp bakınca ne guzel masmavi gözleri var diye düşünmüştüm.
Deli maviş !
Sinirlerim bozulmuştu. Denize girecek halim kalmamıştı. Bisiklete atlayıp evin yolunu tuttum.
Markete girip bir tane bira alacaktım ki telefonum çaldı. Arayan annemdi.
--Alo Boran nerdesin oğlum ?
--Marketteyim anne. Bir şey istiyor musun ?
--Hayır acil eve gelmen lazım, dedi
Elimdeki birayı almadan marketten çıktım. Annemin sesi çok telaşlı geliyordu. Bisiklete bindim ve hızlıca sürmeye başladım. Düşmemeyi umarak..
Eve vardığımda annem koltuğun köşesine çekilmiş ağlıyordu. Babam da salonda dört dönüyordu.
--Hayırdır ne bu haliniz ? Birine bir şey mi oldu ?
--Babannen çok hastaymış Boran hemen İstanbul'a gitmemiz lazım..
--Neyi varmış anne? Nolmuş
--Kalp krizi geçirmiş. Biliyorsun şeker ve tansiyon da var. Hemen çıkmamız lazım.
Ben de çok telaşlanmiştım. Çünkü babannem benim için çok kıymetliydi. Ben küçükken annem çalışırdı. Babaannem büyüttü beni. Emeği çoktur ben de.. Babannem gibi değil de annem gibidir ..
Hemen apar topar İstanbul'a gittik. Komşuları babannemi hastaneye kaldırmışlar. Yoğun bakımdaydı.
3 gün yoğun bakımda kaldı babannem. Durumu çok kötüydü..Doktorlar hazırlıklı olun her şeye dediler. Yıkılmıştım.
Babannem bir ara gözlerini açmış beni çok sevdiği için benim adımı sayıklamış. Hemen içeri girdim. O kocaman heybetli babannem küçücük kalmıştı yatakta. Dolan gözlerimi belli etmemeye çalışarak gidip elini tuttum.
--Nasılsın babaanne.? Bak ben geldim Boran
--Ne Boran sen misin oğlum ? Canım torunum, bitanem, herşeyim. Babaannesi kurban olsun diye sayıyordu babannem hala o hasta yatağında.
--Benim babannem yorma kendini
-- Oğlum güzel oğlum , sana o kadar evlen dedim . Bak gidiyorum senin mürvetini göremedim .
--Yapma babannem yorma kendini , şimdi konuşulacak şey mi bu?
-- Senden son isteğim Boran mürvetini göreyim. Biliyorum az sürem kaldı.
Bunu söyledikten sonra tekrar bayıldı. Doktorları çağırdım hemen. Şansa bak sanki bunları söylemek için ayılmıştı. Resmen bir film klişesi yaşıyordum.
Bekleme yerine geçtim. Başımı ellerimin arasına alıp babannemin dediklerini düşündüm. Ben evlenemezdim. Bunu yılardır anlatmaya çalıştım ama anlamadılar beni. Çok bunaldım artık. Babannemin son isteğine bakın .
Babam yanıma geldi. Babannemin söylediklerimi ona da söyleyince hüzünlü gözlerle baktı bana. Daha fazla dayanamadım ve kendimi kafeteryaya attım. Bir kahve alırsam iyi gelirdi.
Annemlerin kahvesini yukarı çıkardım ben de bahçeye çıktım. Bir sigara yakıp düşünmeye başladım. Babannem istedi diye evlenecek değildim. Hem zaten bu kadar kısa sürede kimi bulacaktım ki.
Sonra babannemle ufakken oynadığımız oyunlar geldi aklıma. Sakar olmama rağmen, tüm bardaklarını ,tabaklarını kırmama rağmen bana bir kere bile kızmayışı geldi. Hep koşulsuzca sevişi..
İçeri geçip koltuğun üzerine kafamı koydum. Uyuyakalmışım. Uyandığımda birden aklıma o mavi gözlü kız geldi. Bana absürd bir şekilde evlilik teklifi edişi. Bu bir işaret olabilir miydi ? Yok yok olamazdı. Ya da olur muydu ? Of ne yapacaktım ben şimdi.
Ben kararsızlıkla boğuşurken babam aradı hemen yukarı koştum. Kesin babanneme bir şey oldu diye düşündüm. Babam,babannen uyandı seni sordu yine deyince dayanamadım
--Baba ben yazlığa geri gidiyorum ,dedim
--Niye oğlum ne oldu ,dedi babam
--Gelininizi getireceğim
--Ne gelinimiz mı ? Boran sen ciddi misin ?
--Evet baba ben gidiyorum. Hadi görüşürüz
Hızlıca arabaya atlayıp Altınoluk'a geldim. Cem pansiyon da kalıyordu o mavi gözlü kız. Acaba hangi odada kalıyordu ? Ailesi de yanındaydı.
Maalesef başka şansım yoktu. Tüm odaları tek tek çalıp Hilal'i sormaya başladım. Ya gittilerse nasıl bulacaktım?
Bir oda iki oda yok yok . Herkes tuhaf tuhaf bana bakıyordu. Ama yapacak bir şey yoktu.
7 numaralı odaya gelince kapıyı 18 yaşlarında bir kız açtı. Hilal 'i sorunca bana şaşkın şaşkın baktı.
--Ablamın adı Hilal ama... , Hilal yandan göründü.
--Ece kim gelmiş ?
--Abla seni soruyor?
--Beni mı?
Ben daha fazla dayanamadım ve o kapıya gelince onu dışarı çekil kapıyı kapattım.
O mavi gözlerini şaşkınca bana dikince ,
-- Ben de seninle evlenmek istiyorum Hilal!
Bölüm sonu
Okuduğunuz için teşekkürler 🤗