İZEL TEKİN
İrfan amcanın kendi evine gitmesiyle birlikte Tibet'te evden ayrılmıştı ve koskocaman evde Kadriye ablayla bir başıma kalmıştım.
İş çıkışlarında Gizem yanıma geliyor fakat kalması için ısrarcı davrandığımda evin şirkete uzak olduğunu bahane ederek teklifimi reddediyordu.
Tibet'i o akşamki aile yemeğinden sonra hiç görmemiştim.O geceden sonra eve hiç gelmemişti.Kendimi o kadar kötü hissediyordum ki..Benim yüzümden evinden,düzeninden olmuştu.Kocaman bir fazlalık gibi hissediyordum.Günler geçtikçe içim içimi yiyor,bu durumdan kurtulmak için bir çare düşünüyordum ama biliyordum ki çare de yoktu.
Senayı gerçekten yanıma almak istiyorsam,bu kadarına katlanmam gerekiyordu.Bu işin ne kaçışı vardı ne de geri dönüşü..
Tencereye koyduğum mısırlar kızarırken,kapağı hazırda tutmaya başladım.Patlamaya başlayıp,ocağın üzerine düşen bir taneyle birlikte dudaklarımdan cılız bir çığlık dökülmüştü..
-''Ne oldu İzel kızım?Bir yerini mi yaktın?''
-''Yok bir şey Kadriye abla.Şunları patlatıp,biraz dizi izleyeceğim.Sen dinlenmene bak.Saat epey geç oldu.''
Kadriye abla usulca onaylayıp,elindeki mutfak havlusunu tezgahın üzerine bıraktıktan sonra odasına çekilmek için merdivenlere yöneldi.
-''İyi geceler.Tatlı rüyalar.'' diye bağırdım arkasından.
-''Sana da kızım.''
Kadriye ablayı sevmiştim.Son bir haftadır,evi onunla paylaşıyordum ve onu daha yakından tanıma fırsatı bulmuştum.Bana çocuklarından ve ölen eşinden bahsetmişti..Bende ona,yurttaki anılarımı anlatmıştım.Benim anne ve babasız büyüdüğümü duyunca,çekingenliği tümüyle yok olmuştu.Samimice sarıp sarmalamıştı beni.Son bir haftada aramızda içten bir bağ oluşmuştu.
Patlayan ve tencereden taşmakta olan mısırları alıp,bir kaseye döktüm.Dolaptaki kolayı da alıp salona geçtiğimde,koltuğa yayıldım.Aslında keyif çatacak halde değildim ama kafamda üşüşen düşünceleri uzaklaştırabilmek için kendimi bir şeylerle meşgul etmeye çalışıyordum.Ve bu görev için patlamış mısır harika bir seçimdi!
Kumandayı elime alıp,kanalları gezerken bir programda duraksadım.Bakışlarımı televizyonun ekranına sabitledim ve izlemeye başladım.Aradan on dakika geçmiş ama bir türlü programa odaklanamamıştım. Pes edip,sinirle televizyonu kapattığımda,kolayı kafama dikleyip bardağı yarısına getirdim.
Gerçekten delirecektim.
Tibet'in eksikliği geçen her bir günle birlikte içimdeki sıkıntıyı arttırıyor,onu görmeye ihtiyaç duyuyordum.
Neden böyle hissediyordum? Sevgilisi olan bir adama duyduğum özlem inanılmaz derecede çıldırtıyordu beni.
Ben böyle olmamalıydım.Bu kadar iradesiz olmamalıydım.
Kendimi sarsıp,kucağımdaki mısır kasesine elimi soktum ve bir avuç mısırı ağzıma doldurdum.
Yarın hafta sonu olduğu için görevliler Senayı bana getireceklerdi ve iki gün boyunca benimle kalacaktı.Bunu hatırladığımda içime aniden bir sevinç doldu.
-'Bu sevincin sebebi Tibet'inde yarın gelecek olması olmasın!'
Bilinçaltımın artık tiksinmeye başladığım sesi içimde yankı bulunca ''Sen konuşmasan zaten olmaz.'' diye tıslamadan edemedim.
Aslında ona sinirlenmemin ana sebebi,söylediklerinde haklılık payının büyük olmasıydı. Görmek istemediğim gerçekleri çekinmeden önüme seriyordu ve ben bundan nefret ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CAN YARIM
Novela JuvenilEllerimle çenesini usulca avuçladım güzel yüzlü adamın.Anlatacağı şeylerden öylesine çok ürküyordu ki benim de ona sırtımı döneceğimi sanıyordu ama görmediği şey bana ne yaşatırsa yaşatsın onu ardımda bırakamadığımdı.Aksine onun yüzünden kendimi bil...