Mart ayının soğuk günleri yerini nisanın neşeli, ılık bahar havasına bırakırken İpek için garip bir olay oldu. Genç kız bir gün, ders bittikten sonra arkadaşlarıyla birlikte müdavimi oldukları kafeye giderken, "İpek!" diyen tanıdık bir sesle irkildi. Okul bahçesindeki banklarda oturan, gençten bir adam yerinden kalkmış, ona sesleniyordu. İpek ile birlikte yanındaki arkadaş gurubu da duraklamıştı.Genç kız önce tanıyamadı, sonra adam yaklaştıkça kaşları hayretle kalktı. "Oktay Bey?" dedi şaşkınlıkla. Sonra arkadaşlarına döndü, "Siz gidin, ben kafeye gelirim," dedi.
Kızlı erkekli gurup neşeli bir şekilde uzaklaşırken aralarından Ekin, "Geç kalma İpek, tatlıları sensiz yeriz valla," dedi.
Genç kız elinde kitapları kendisine doğru yürürken adam, bir an gözlerini ondan alamadı. "Ne kadar güzelleşmiş! Yarabbi! Oysa bunun imkanı yok derdim, bu ne haksızlık! Üstelik etrafında bir sürü delikanlı var, işim daha da zorlaştı.," diye geçirdi içinden.
İpek yaklaşıp sevimli bir tavırla elini ona uzattı. "Merhaba, ne işiniz var burada? Yoksa, siz de mimarlık okumaya mı karar verdiniz?" diye esprili bir şekilde sordu.
Adam, kısa kesilmiş siyah saçları, üzerindeki takım elbisesiyle pek ciddi duruyordu. Kızın şakacı tavrı, onun bu ciddi halini yumuşattı, güldü.
"İmkan olsa okumaz mıyım? Maalesef, bende o yetenek yok. Bu taraflarda bir müvekkilim vardı, ona uğradım, işim erken bitti. Fatma Hanımdan senin burayı kazandığını duymuştum, hep bu binayı merak etmişimdir, bir uğrayayım, belki sana da rast gelirim diye düşündüm. Şanslıymışım ki seni yakaladım."
Kız, iri gözlerini ona dikti, sanki niyetini anlamak istiyormuş gibi duraksamıştı. "İyi yapmışsınız. Fatma teyze nasıl? Telefonda görüşüyoruz sık sık, ama okuldan dolayı son zamanlarda çok gidemiyorum açıkçası. Ya iştekiler?" diye sordu kibarca.
"Hepsi çok iyi, Fatma hanım da. Sadece, romatizma ağrıları çoğaldı. Ehh, yaşlandı, bu da normal."
Sonra etrafına bakınarak, "Buraya yakın bir yerler yok mu? Birer kahve içsek? İşe dönmeden önce çok iyi gelecek.," dedi.
İpek tereddüt etti, ancak kabul etmese kabalık etmiş olacaktı. Çaresiz, "Peki!" dedi.
Okulun yakınlarındaki bir kafeye gittiler. Arkadaşlarına telefon açıp gelemeyeceğini haber vermişti. Genç adam, sohbet üzerine sohbet açıyor, anlattığı tuhaf adliye maceraları ile kızı güldürüyordu. Arada, çaktırmadan yönelttiği sorularla yeni hayatı hakkında bilgi almaya çalışıyordu. Ancak, kız pek ketumdu. Oktay ne kadar çabalasa da fazla bir şey öğrenememişti. En büyük kazanımı, ustalıklı bir şekilde telefon numarasını almak olmuştu.
En son ayrılırken, "Bir şeye ihtiyacın olursa, çekinmeden beni arayabilirsin," demişti. "Dertleşmek için bir arkadaş istersen, her zaman telefonun ucundayım."
İçinden de, "Lütfen ara, ne sebeple olursa olsun; ben, her zaman senin için hazırım,." diyordu.
İpek, genç adama teşekkür edip ayrılırken nedensiz bir rahatsızlık duydu. Oysa, böyle hissetmesini gerektirecek bir şey olmamıştı. Adam, gayet kibar davranmıştı. Belki de gereksiz evham yapıyordu, bilemiyordu. Yalnızca, onun bakışlarında, arada yakaladığı garip pırıltılar hiç hoşuna gitmemişti.
"Neyse..." dedi içinden. "Bir daha görüşmem, olur biter."
Keşke her şey, düşündüğü kadar basit olsaydı! Oktay ilerleyen günlerde, hiç tahmin etmeyeceği şekilde hayatında farklı bir rol alacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İpek Böceğim (KİTAP OLDU)
Genç Kız EdebiyatıRomantizm #1# İpek Böceğinin kozası mı yoksa çelik mi daha sağlamdı? Zorluklara en çok hangisi dayanırdı? Her şey zıddını içinde barındırır; varlık yokluğu, güzellik çirkinliği, güçlü zayıfı ve yaşam ölümü... Genç kızın hayatı tam da bunlardan ibar...