(Bölüm 16)

2.5K 289 81
                                    




***

O gece uyuyamadı genç kız; yatağında, sıkıntıyla bir o yana bir bu yana döndü. Akşam yaşadıkları sanki bir film gibiydi, kötü başlayıp peri masalıyla süren ve bir kabusa çevrilen! "Allah'ım ne olur halletsin, yoksa ne yaparım?" diye dua etti içinden. Sonra aklına, genç adamla yaşadıkları o çılgın, sıcak dakikalar düştü. Onun sert dudakları, sıcacık öpüşleri, çıldırtan okşayışları... Hatırladıkça teni karıncalandı, içini bir ateş bastı. Meğer korku, nefret sandığı şey, ölesiye ondan hoşlanmakmış, bunu anladı. Bütün kadınların düştüğü tuzağa, onun acemi kalbi de yakalanmıştı. Levent Akçacızade'nin, onun gibi saf, tecrübesiz bir kızla ne işi olurdu? Neden öpmüştü onu?

"Bu adamın hiç mi acıması yok? Sonu olmayan bir şeye başlayıp eziyet etmek niye? Yoksa, niyeti yine bana üstünlük taslamak mı? Eğer öyleyse, yaptığı ne büyük kötülük Yarabbi!" Bu bilinmezlikler içinde çırpınarak nihayet sabaha karşı uyuyakalmıştı.

Genç adam için ise gece, daha zorlu ve sıkıntılı geçti. Geç saatlere kadar uğraşarak medyadan tanıdığı dostlarına ulaştı, durumu usulünce anlatarak yardım istedi. Evet, korktuğu gibi fotoğraflar belli başlı medya kuruluşlarına gitmişti. Allahtan hatırını kırmayacak dostlara sahip olduğundan hepsini engelletti. Büyük basın patronlarından olan arkadaşı Demir Kurtuluş, durumu öğrenince yardımcı olmak için epey uğraşmıştı.

"Dostum, inşallah bir sürprizle karşılaşmayız! Giden her yerden toplattım ama. Ancak biliyorsun , internet denen bir olay var. Eğer haber sitelerine düşerse yapabileceğimiz bir şey yok, dava açmaktan başka!"

Esmer, iri yarı adam, hafif bir merakla elindeki fotoğraflara bakıp Levent'e uzattı. "Kız da çok güzel! Sana hak vermemek elde değil. Ama çok şanssızsın be koçum! Hem de Ekrem Bey'in torunu! Yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal.," dedi. "Bu işten nasıl sıyrılacaksın, merak ediyorum doğrusu.," diye ekledi ardından.

Bu laflar üzerine Levent, derin bir of çekerek oturduğu yerde arkasına yaslandı. Sert hatlı, yakışıklı yüzünde, gecenin verdiği yorgunluk ve sıkıntı vardı.

"Valla, ne desem bilmiyorum Demir. Galiba aklımı kaçırıyorum! Kadınların ne kadar fırsatçı olduğunu bilen ben, bu küçük cadının eline düştüm desem yeridir. Büyülenmiş gibiyim, yanındayken de uzaktayken de sürekli aklımda... Off! Nedir bu, anlayamadım? Amcamın yüzüne nasıl bakarım, bilemiyorum. Hayatım boyunca böyle bir kafa karışıklığı yaşamadım."

Sözünün burasında durdu, ela gözleri kızı hatırlayınca alevlenmişti sanki. "Ne halt edeceğim, inan bilmiyorum!"

Onun anlattıklarını dinleyen tecrübeli adam, yüz ifadesini görünce gülümsedi. "Sen ayvayı yemişsin dostum!" dedi. "Bu saatten sonra iflah olman zor."

"Müthiş teselli verdin, sağ ol!"

Bunu söylerken bakışları, elindeki fotoğraflara kaydı. Adamın kollarındaki kadın zor da olsa seçiliyordu. Öpüşen çiftin aralarındaki ihtiras, neredeyse tüm açıklığıyla fotoğraf karelerine yansımıştı. "Kahretsin!" dedi içinden. Kontrolünü bu kadar, nasıl kaybedebilirdi? Evet, kız, damarlarındaki kanı cıvaya çeviren bir etkiye sahipti ama ya kendisi? O küçük fırsatçıya nasıl kapılmıştı? Mutlaka buna bir çözüm bulmalıydı, ama nasıl?"                     

&&&

Güzel bir pazar sabahıydı. Dışarıda cıvıldayan kuşlar var güçleriyle baharı haykırıyordu. Akşamdan kalma bir şekilde yataktan kalkan Mine, banyodan sonra pencerenin önünde durmuş, dalgın dalgın önündeki manzarayı izliyordu. Masanın üzerine koyduğu telefonu, titreyerek kendisini yere atınca ayıldı. Anlaşılan, akşam sessizde unutmuştu. Yürüyüp yerdeki telefonu aldı, baktı; arayan Filiz'di.

İpek Böceğim (KİTAP OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin