...
Okulun bahçesinde beş altı kız öğrenci toplanmıştı. Lise son sınıf öğrencisi olan kızlar ortalarında oturanın elindeki bir dergiye bakıyor, sosyete haberlerini okuyordu. Arada bir kıkırdayıp hep bir ağızdan konuşuyorlardı.
"Şu elbiseye bak ya! Bizimkilerin verdiği harçlığı yüz yıl biriktirsem alamam." Konuşan kısa boylu, hafif topluca, esmer bir kızdı. Grubun neşe kaynağı, magazin dergilerinin iflah olmaz abonesi Güler idi.
"Şu Demirciler'in kızına da sinir oluyorum! Bende o kadar para olsa daha güzel olurum, hıhh! Burun estetik, dudaklar botoks! Saatlerce spor salonlarından çıkma..." Tombiş kızın söylenmeleri, diğerlerine bir kahkaha attırdı. Güler'in yanındaki daha uzunca, yüzünde hafifçe sivilceler olan kız atıldı.
"Haklısın kanka ya... Bir şunlara bak bir de bize! Hayaller, hayatlar..."
Diğer kızlar yine gülüştü, tipik ergen özgüveni içinde, kendi aralarında atıp tutuyorlardı. Yalandan kim ölmüş, kendilerini böyle iyi hissediyorlardı işte! Bu sırada ana binadan bir kızın elinde kitaplarla çıktığını gördüler. Hepsi bir ağızdan bağırmaya başladı. "İpek, İpeek! Gelsene kuzum, nereye? Hemen eve mi uçuyorsun yine?"
Kız tebessüm ederek gruba doğru yöneldi, kahve kızılı saçlarını arkadan sıkı bir örgü yapmıştı. İnce, dokunsan uçacakmış naifliğinde bir vücudu vardı, çok zayıftı. Üzüldüğünde laciverte, sevindiğinde tatlı bir maviye dönen, göreni içine çeken muhteşem gözleri vardı. Kızıl kestane saçlarını açık görmek imkansızdı. Güzelliği kendisi için zaten sıkıntıydı ilaveten bu saçlarla daha da dikkat çekmek istemiyordu. Bunları doğal bir içgüdüyle yapıyordu. Diğer kız arkadaşlarının seve seve canını verecekleri çarpıcı güzelliği, onun için ceza gibiydi. Vaktinden önce olgunlaşan ruhu ve gözlem yeteneği bunun kendisi için hayatı kolaylaştırmaktan çok zorlaştıracağını söylüyordu. Haksız da sayılmazdı. Bir ortama girdiğinde bütün başların kendisine dönmesinden bıkmıştı.
"Elinizdeki ne?" diye sordu İpek. Banka, kızların yanına oturmuş, merakla dergiye bakıyordu.
"Sence ne olabilir? Millet nerelerde biz nerede, ona bakıyoruz." Güler derin bir iç çekerek elindeki dergiyi İpek'e salladı. Genç kız önüne uzatılana bakıp güldü. Yaşayamayacağı şeyler için hayıflanan arkadaşlarını anlamakta zorlanıyordu. "Alt tarafı bir elbise Gülerciğim."
"Hııh, alt tarafıymış!" diye burun kıvırdı kız, konuşmaya devam etti. "Kadere bak! O, Demirciler'in kızı olmuş, ben de gariban Yusuf'un... Off! Amaan, kime anlatıyorum ki ben! Sendeki güzellik bende olacaktı ki... Ohoo! Yeminle, herkesi önüme dizerdim. Büyük Allah'ım, niye değerini anlamayana verirsin her şeyi? Bana ver, bak neler yapıyorum!"
Güler aralıksız konuşurken diğerleri kıkırdamaya devam ediyordu. Kız, derginin sayfalarını çevirirken bir anda donmuş gibi durdu. "İşte bu, işte bu ya! Kızlar, eniştenize merhaba deyin. Nasıl ama, çok yakışıklı değil mi?" Duraklayıp derin bir iç çekti. Bütün başlar hızlıca yeniden dergiye eğilmişti. Sayfanın ortasında bir çiftin fotoğrafı vardı. Kadın ince, uzun ve esmer güzeliydi. Ama kızların dikkatini çeken, kadına samimi bir şekilde sarılmış olan uzun boylu, koyu kumral, yakışıklı erkekti.
"Levent Akçacızade! Yakışıklı prensim benim! Şu gülüşün güzelliğine, dudakların seksiliğine bakın kızlar ya! Hayatımız boyunca böyle bir yakışıklı göremeyeceğiz." Gazı almış gidiyordu, daha devam edecekti ki bahçeye çıkan erkek öğrencilerin sesiyle toparlandılar. Yakalanırlarsa onların dilinden kurtulamazlardı. Bu telaşta, İpek'in sararan yüzünü fark etmemişlerdi. Kızların, ağızlarının suyu akarak baktıkları, babasının genç kuzeniydi. Biliyordu; çünkü daha önce fotoğrafını birkaç defa gazetelerde görmüştü. Annesinin anlattıklarından, ailenin yeni reisi addedilen, holdingin başındaki genç adamdan haberdardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İpek Böceğim (KİTAP OLDU)
Romanzi rosa / ChickLitRomantizm #1# İpek Böceğinin kozası mı yoksa çelik mi daha sağlamdı? Zorluklara en çok hangisi dayanırdı? Her şey zıddını içinde barındırır; varlık yokluğu, güzellik çirkinliği, güçlü zayıfı ve yaşam ölümü... Genç kızın hayatı tam da bunlardan ibar...