(Bölüm 13)

112K 7.5K 589
                                    




Mayısa birkaç gün kala havalar aniden bozmuştu. İpek, o sabah hüzünle uyandı. Dışarıdan, cama vuran yağmurun sesi geliyordu. Bir an sıcacık yatağından çıkmak istemedi, yorganın altında büzüldü. Geçen sene, bugün... Tam, bir yıl olmuştu! Hayatının ışığı gideli, bu dünyada yapayalnız kalalı.

"Zaman ne kadar hızlı geçiyor,." diye düşündü. "Hızlı ve nankör!"

İsteksizce yataktan kalktı, ağır hareketlerle kotunu giyip üzerine kırmızı siyah kareli gömleğini geçirdi, gür saçlarını arkadan toplayıp odasından çıktı. Niyeti, kahvaltıdan sonra annesinin mezarına gitmekti.

Merdivenin başında, yukarıdan inen Levent ile karşılaştı. Sanki, kalbi bir vuruşunu atlar gibi oldu. Genç adam, kol düğmelerini iliklemeye çalışırken ona doğru yürüyordu, İpek'i görmemişti. Üzerinde kar beyazı gömlek, koyu renk pantolonuyla moda dergilerinden fırlamış gibiydi. "Gerçi, onlardan daha yakışıklı!" diye düşündü kız elinde olmaksızın. Bu arada, adamın elindeki siyah beyazlı kol düğmesi fırlamış, İpek'in ayaklarının dibine yuvarlanmıştı. Kız eğilerek ışıldayan kol düğmesini aldı, doğrulup ona baktı.

"Günaydın!" dedi, elindekini ona doğru uzatarak.

Levent, kızın sabah sabah yine bu kadar güzel, bu kadar taze olmasına sinirlenerek elindekini aldı. "Günaydın!" dedi, biraz da sabırsız bir sesle. "Bir türlü iliklenmedi lanet şey!" diye söylendi.

Adam, kendisine doğru dürüst bakmamıştı bile. Üzgünce kirpiklerinin altından onu süzdü. "Yardım edeyim isterseniz?" dedi.

Bu teklifle Levent başını kaldırmış, göz göze gelmişlerdi. İşte, yine o elektriklenme olmuştu! Genç adam, bir şey söylemeden düğmeyi uzattı, kısa da sürse ellerinin teması tenini yaktı. Genç kız, küçük şeyi yerine takarken gözlerini çekmişti. Adam, başını eğmiş işini yapan kızın, ince kemikli güzel yüzünü, şeffaf tenini süzdü. Lacivert gözlerini çevreleyen kirpiklerin gölgesi yanaklarına düşüyordu. Erkek için, bu kadar yakın olup bu güzel varlığın sıcaklığında eriyememek eziyet gibiydi.

İpek, başını kaldırarak "Hah, oldu işte!" dedi. O an, genç adamın ihtirasla eladan yeşile dönen, alev alev gözleriyle karşılaştı. Ne yapacağını bilemedi, kalakaldı. İçgüdüsel bir şekilde, diliyle dolgun dudaklarını ıslattı; bu hareket, erkeğin gözünden kaçmadı. Bir an, her şeyin canı cehenneme, diyerek kızı kendisine çekmek, o dolgun pembe dudakları ağzıyla kapatıp tadına bakmak istedi. Göründüğü kadar lezzetli miydi acaba? Hayal gücü daha da fazlası için çalışmaya başlamıştı ki içinden, "Dur!" dedi. "Geri dönülmez yola girmeden önce dur!"

Genç adam, "Teşekkürler.," diyerek bir adım geri çekildi, kızın önden inmesi için eliyle işaret etti. Önünde yürüyen narin bedeni istemsizce süzdü; uzun, at kuyruğu yapılmış saçlarını, narin omuzlarını, incecik belini... Üzerine oturan kotu, dar ama bir o kadar seksi kalçalarını ortaya çıkarmıştı. "Lanet olasıca!" dedi içinden. "Bu kadar çekici olmak zorunda mı?"

Yukarıda yaşadığı kalp çarpıntısıyla dolu anlardan sonra onun bakışları altında kahvaltı yapmak, İpek için çok zor olmuştu. Bir iki defa göz göze geldiler. Genç adam içindeki yangını söndürmüş, her zamanki lakayt ifadesini takınmıştı. İpek, artık ne düşüneceğini bilemiyordu.

Kahvaltıda Mine yoktu, erkenden kalkıp okula gitmişti; bu sene bitirecekti, azmetmişti. Cahide Hanım da, arkadaşlarıyla dışarıda bir kahvaltı programı yaptığı için inmemişti. Ekrem Bey masanın başında, sessizce çayını yudumluyor, arada bir fark ettirmeden ikisini süzüyordu. Yaşlı adam, torunuyla yeğeni arasında sezdiği gerginliği neye yoracağını bilemedi. Kalbine düşen şüphe, bir an onu sevindirdi. Böyle bir şey mümkün olabilir miydi? "İnşallah!" dedi içinden. Eğer öyleyse, vicdan azabı çekmesine gerek kalmayacaktı.

İpek Böceğim (KİTAP OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin