fifteen / flashback 2

2K 136 149
                                    

[Chelsea Cutler-Your Shirt ile okumanızı tavsiye ederim. Bölümde italik ve koyu olan kısımlar bu şarkıdan alıntı.]

Eğer hatırlamıyorsanız 10. bölümde ki flashback sahnesini bir kere daha okumanızı tavsiye ederim.

~

"Dorothy biraz sakin olur musun lütfen?"

Salonun içinde turlamayı bırakmadım, elimde televizyon kumandasıyla bir o tarafa bir bu tarafa yürümeye devam ediyordum. Sinirden sıktığım çenem ağrımaya başlamış, burnum sızlıyordu. Ağlamak üzereydim.

"Bunu nasıl bir sakinlikle karşılayabilirim acaba?" diye bağırdım beni sakinleştirmek için peşimde dolanan Zayn'e.

Ortamın sessizliği sinirimi daha çok bozdu, hepsinin karşımda süt dökmüş kedi gibi oturması ve bana bunun bir "yanlış anlaşılma" olduğunu söylemesi, öfkemin daha da büyümesine sebep oluyordu. Elimde sıkı sıkı tuttuğum kumandayı aynı haber ellinci defa gösterilmeye başladığında televizyona fırlattım. Televizyonda oluşan çatlaklarla beraber, yayın gitti ve ekran karardı.

"Aman Tanrım," dedi Niall ayağa kalkmadan hemen önce. "Şimdi sırayla bizi fırlatacak. Harry'i arıyorum."

Louis ve Zayn sessiz olmasını işaret etmişti ama iş işten çoktan geçmişti. Adını duymamla, tuttuğum gözyaşlarımı serbest bıraktım. Yere oturup ağlamaya başladığımda, çocuklar ne yapacaklarını kestiremiyorlardı.

"Sakın arama." dedim elini telefonuna atmış Niall'a. "Olduğu yerde kalsın."

Ağlamaya başlayalı belki yarım saat belki bir saate yaklaşmıştı. Louis yanıma çömelmiş, kolunu belime sarmış ve onun göğsünde ağlamama izin vermişti. Zayn ve Liam mutfakta, beni sakinleştireceğini düşündükleri için yeşil çay yapıyorlardı. Niall ise, sinirden kullanılmaz hale getirdiğim televizyona boş boş bakıyor sürekli telefonundan Harry'i aramak için hamle yapıyordu.

"Beni aldattı." bir bozuk plak gibi sürekli aynı cümleyi tekrarlıyordum. Beni aldattı, beni aldattı, beni aldattı.

"Onunla konuşmadan karar verme, bir açıklaması vardır belki."

Attığım kahkahaya içeriden Liam ve Zayn koşarak geldi. Hepsi önüme, yere oturduklarında ben gülmeye devam ediyordum.

"Önce gecenin bir yarısı mesajlaşmalarını görüyorum ve şimdi beraber alışveriş yaparlarken magazine düşüyorlar. Ne anlamam gerek?"

Çocuklar saatlerdir yaptıkları gibi sessizliklerini korudular. Aldatılmak böyle bir şeydi sanırım. Etrafında ki herkes sana acıyan gözlerle bakıyor ama acını geçirmek için bir şey yapmıyorlardı. Bir anda "o" kişi oluyordun, çok güvendiğin çok sevdiğin kişi tarafından aldatılan "o" yetersiz kişi. Sevilmeyen, kandırılan, istenmeyen.

Tekrar ağlamaya başlayacağım sırada, kapıda bir tıkırtı oldu. Harry kireç gibi beyaz yüzüyle nefes nefese içeri girdi. Yerde oturan ağlamaktan yüzü şişmiş beni ve beni teselli etmeye çalışan çocuklara baktı önce. Daha sonra ortasında kocaman bir kırık olan televizyona ve parçalara ayrılmış kumandaya.

Yanıma çömelip, elimi tutmaya çalıştığında geriledim.

"Sakın bana dokunma! O kadına dokunduğun ellerini çek üstümden."

Çocuklarla birbirlerine baktılar. Liam kafasını iki yana salladı. Sanırım haberleri gördüğümün bir işaretiydi bu. Zaten görmeyen mi kalmıştı? Aldatıldığımı bilmeyen kişiler muhtemelen Afrika'da yaşayan kabilelerdi . Bir televizyonları olsaydı eminim onlarda, "Harry Styles ve yeni aşkı" başlıklı haberi görürlerdi.

Palindrome | h.sHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin