twenty two

1.7K 138 455
                                    

[ Sleeping At Last - Already Gone ile okumanızı tavsiye ederim.

Bir sonraki bölüm senin olsun bari demiştim, unutmadım. Sixteen cd's yaz öptüm. MellHerondale

~

Louis gelip Anna'yı alana kadar tek kelime bile etmedi. Yüzüme bakmadı, konuşmak için ağzımı açtığımda benden kaçtı, benimle aynı ortamda bulunmamak için kendini mutfağa kapattı. Louis hiç gelmesin istiyordum, çünkü geldiği ve kızımızı aldığı zaman yaşanacaklar kalbimin sızlanmasına sebep oluyordu.

Ama Louis geldi. Harry, bana yine tek kelime etmeden kapıyı açtı. Kucağında Anna ile merdivenden indi. Bana yaptığının aksine ona somurtmuyordu.

"Ne oldu sizi aşk kuşları? Anna buradayken oynaşamadığınız için mi bana paslıyorsunuz bu meleği?" dedi Louis yaşanan ve yaşanacak her şeyden habersiz bir şekilde.

Harry'nin küfür etmemek için kendini zor tuttuğunu biliyordum. Benimle göz teması kursa veya temas etse patlayacak bir bomba gibiydi. Her geçen dakika benden tiksindiğini düşünüyordum. Bana bakmaya bile tahammül edemeyecek kadar tiksindiğini.

Dişlerini sıktı. "Sadece Anna'yı al ve git Louis. Soru sorma ve bizi arama."

Bir terslik olduğunu anladığı için bana uzun uzun baktı. Şu an, Anna ile beraber beni de götürmesini istiyordum. Her şeyden habersiz kızım gibi ona sığınmak ve Harry'nin öfkesi geçene kadar ondan uzak kalmak istiyordum ama bu dediklerimi yapamadım. Kaşlarını çatmış bana bakan Louis'e başımı sorun yok anlamında sallayıp yutkundum.

Anna kucağındayken bir elini belime dolayıp beni kendine çekti. "Her zaman yanındayım biliyorsun Kayıp Balık Dory."

Sıcak nefesi irkilmeme sebep oldu ama ben de kolumu onun beline dolayıp sıkı sıkı sarıldım.

"Seni seviyorum Loye."

Harry, oflayarak arkalarından kapıyı kapattı. Şimdi başlıyorduk. Derin bir nefes aldım ve içimden sürekli her şeyin iyi olacağını tekrar ettim. Evin duvarları üzerime üzerime geliyordu. Benim put gibi yerimde durmamı takmadı, bana öfke dolu bir bakış atıp salona geçtiğinde idama yürüyen bir mahkum gibi onu takip ettim. Bu sessizlik ödümü koparıyordu ama o inatla sessiz kalmaya devam ediyordu. Koltuğa oturdu, başını ellerinin arasına aldı.

"Anlat bana Dorothy." dedi sessizce. Gözüme bakıyordu. "Bana neden bunu yaptığını anlat."

Salonun girişinde onu izlemeyi bırakıp, ondan oldukça uzak bir köşeye gittim.

"Çocuktum," diye tekrar ettim ama bu bir bahane bile değildi. Küçük bir çocuk başka bir çocuğun babası tarafından ölesiye dövülüşünü izlemezdi. Seni seviyordum diyemedim çünkü bu da bir bahane değildi. Onu seviyorum diye bir başkasının hayatıyla kumar oynayamazdım.

"Kendimi savunamam." dedim en sonunda, yenilgiyi kabul ederek.

Kafasını kaldırıp bana baktı. Hayatım boyunca bana hiç bu kadar soğuk baktığını görmemiştim.

"Evet," dedi sinirle. "Savunamazsın. Bana nasıl bu kadar bencil bir kaltak olduğunu açıklayamazsın. Bana, beni senelerce nasıl kandırdığını açıklayamazsın. Bana ben Eillie için ağlarken o seni bıraktı ama ben bırakmadım diye bağırdığında aslında beni bırakmasının sebebinin sen olduğunu açıklayamazsın."

Konuşmasına kısık sesle başlamıştı ama cümlesini tamamladığında belirginleşen damarı gözümü alıyordu. Tek nefeste söylediği cümleler beton etkisi yaratmıştı. Kulaklarım çınlıyordu ve sürekli bana bencil bir kaltak olduğumu söylediğini duyuyordum.

Palindrome | h.sHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin