BÖLÜM 2/1

16K 850 16
                                    

Çok zaman geçti ama iki bölüm hazırladım sizler için. Geriye dönüp değişiklik yapmak istemediğim için bazı yerlerin üzerinden geçip karşınıza çıkayım dedim. 🙏

Hiç tutmuyorum sizi. Keyifli okumalar! <3

***

Bitez'deki sahilde, büyük, pufuduk minderlere uzanmış güneşin tadını çıkarıyorduk Sarp'la. Haziran'a girmiş olsak da deniz soğuktu. Titreyerek yüzmüş, titreyerek çıkıp iyice kurulanıp güneşe bırakmıştık kendimizi. İçi buz dolu karışık taze meyve sularımızı yudumlarken, annemlerle olan sıkıntılarımızı konuşuyorduk.

"En başında ayrı ev tutmam gerektiğini söylemeliydim," dedi Sarp. "Böylelikle bu tartışmaların hiçbirine gerek kalmazdı."

"O zaman da tartışırdınız. Annem, zaten seni kısacık göreceği için söylenir, ayrı evde kalmanın saçma olduğunu söylerdi."

"Yine aynı şeyleri söylüyor."

"Kendince haklı. Ben de seni az görecek olsam sinirden deliye dönerdim."

"Aynı şey değil."

Durumu komik bularak kıkırdadım. "Dalga mı geçiyorsun? O anne! Yani benden daha fazla özlediğini ve özleyeceğini iddia edebilir."

Sarp da gülümseyerek ıslak saçlarını geriye attı. Gelen geçen herkes en az bir kere bakıyordu bize. O kadar tezattık ki... Ve Sarp o kadar yakışıklıydı ki kızların utangaç ya da cesur bakışlarına maruz kalıyorduk. Kalıyordu.

"Haklı değil demiyorum. Ama eve giriş çıkış saatlerimden, yemek düzenime, sabah evden çıkarken şapka takmamı söylemesine kadar onlarca şeye karışıyor. İstanbul'dayken bu kadar üzerime gelmiyordu."

"O zaman herkes kendi işinde gücündeydi. Bir arada olmaya alışkındık ve bir düzen oturtmuştuk. Şimdi ablam yok, sen yoksun. Ellerinde bir ben varım o da yetmiyor tabii ki."

"Beni savunman ve kıçımı nasıl kurtaracağımı bulman gerekiyor," dedi bezgin bir sesle sonunda isyan ederek.

"Savunulacak bir şey yok. Özgürlüğüne olan düşkünlüğünü bilmeyen yok sülalede. Oturup doğru düzgün konuşup onlardan anlayış dileneceğiz. Başka yol yok."

"Ablam gelmeden bırakmazlar beni. Eğer böyle devam ederse de bir hafta bitmeden giderim ben."

Uzanıp düzelttiği saçlarını karıştırdım. "Sakin olur musun? Ben de seninle ayrı eve çıkmak istiyorum. Ev merkeze çok uzak ve yaz bittikten sonra zaten iş güç peşinde koşuyor olacağım. Dolayısıyla öyle ya da böyle bir plan yapıp onları ikna edeceğiz."

"Ablam duyunca o da karşı çıkacak, anneme gaz verecek kesin."

"Sanmıyorum. Umursamaz bence."

"Firu mu umursamaz? Dalga mı geçiyorsun? Bazen annemle despotluk konusunda gizli bir savaşa girdiklerini düşünüyorum." Sarp'ın şakayla karışık korku dolu gözleri durumun onun açısından ne kadar vahim olduğunu gösteriyordu. Buraya gelirken kafasında olan kesinlikle sabah sekiz kahvaltısı ve her akşam yedi buçukta başlayan akşam yemeklerine katılmak değildi. Geldiğinden beri yalnızca iki gece dışarı çıkmıştık ve her ikisinde de üçten sonra eve vardığımız için soğuk, üstü örtülü laflar yemiştik. Ben alışkındım. Her şey bir yana bizimkilerden daha fazlasını ya da azını beklemiyordum. Sarp ise tahammülsüzdü. Bu en çok ona zarar veriyordu belki ama değişmek gibi bir niyeti de yoktu. Herkesin kendi hayatını yaşaması gerektiğini düşünüyordu. Tutkuyla bağlıydı özgürlüğüne. Eh, bizimkilerde bu duruma bir yere kadar sabır gösterebiliyorlardı.

Sen Aydınlatırsın Geceyi (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin