Merhabalar canlarım!
Geçen bölümde ve daha önceleri, karakterlerle kimleri eşleştirdiğimi merak edenler olduğu için fotoğraflarını sizlerle paylaşmıştım. Ama aksini tercih edenler, kendileri hayal etmek isteyenler de var doğal olarak.
O yüzden benim seçimlerimi boş verin ve gözlerinizi kapatıp kendiniz hayal edin. Ben de bundan sonra fotoğraf atmayacağım. Ama gruba gelirseniz de orada bolca paylaşım yapacağımı da iletmek isterim. 🙏
Gelelim bölümümüze. Siz okumaya başlarken ben de devamını yazayım. 😏
***
Kucağıma kıvrılmış siyah kedinin çenesinin altını dikkatle kaşırken diğer yandan Sinem'i dinliyordum. Bana Bodrum'a taşınmaya nasıl karar verdiğini anlatıyordu. Ayrıntılara takılmayı seven bir yapısı vardı. Dün akşam yediğimiz mantı muhteşemdi demek yerine, 'kızlarla ne yesek diye düşünürken Cansu'nun canı mantı çekti, biz de sahildeki yeni açılan mantıcıya gidelim dedik. Kıyafetlerimizde pek uygun değildi aslında ama çok acıkmıştık, Cansu mantı deyince canımız da çekti zaten,' diye başlayan uzun ve gereksiz detay içeren cümlelerle konuya giriş yapıyordu. Ona yakışıyordu ama bana bazen fazla geliyordu. Hadi, dememek için kendimi tuttuğum anlar hiç de az değildi.
Şimdi de bir an önce giriş kısmının bitip gelişmeye geçmesini bekliyordum. Gelişme kısmında Bora'ya da yer verebilirdi belki. Sorsam anlatmamakta direteceği için dökülen parçalardan kırıntılar toplayabilirdim.
"Cansu'yla burada tanıştım. Ailesi yirmi sene önce taşınmış. İlk başlarda beraber bir eve çıkma planımız yoktu tabii ama sonra Ayşe de aramıza katılınca mantıklı bulmaya başladık. Havaalanına evleri çok uzaktı. Ben de merkeze yakın bir ev tutmak istiyordum. Eh, dedik beraber tutalım."
"Mantıklı."
"Evet. Cansu'nun ailesi başta biraz söylendi. Zaten evi varken başka eve para vermesi saçmaymış. Onlar da kendilerince haklılar ama acil bir telefon gelse gecenin bir yarısı havaalanına gidecek araç bulmak zor oluyor. Ya araba alacaktı ya da evi değiştirecekti."
"Siz de evi seçtiniz," dedim dinlemiyormuş gibi görünmek istemediğim için.
"Aynen öyle. Ayşe'nin de dededen kalma bir evi var Yalıkavak'ta. Orayı kiraya vermesine ses çıkarmadılar neyse ki. Doğru bir karar verdiğimiz belli oluyor çünkü üç senedir her şey yolunda gidiyor."
"Sizin adınıza sevindim."
"Evet evet, ben de seviniyorum valla. Aramızdan birinin buralı olması da güzel oldu. Herkesi tanıyor. Bir anda bir sürü insanla tanışıp kaynaşmamızı sağladı. Çoğu okuldan arkadaşları ya da buraya tatile gelip de kalmak isteyen, kafayı erken yaşta kıran gençler. Çoğuyla iyi anlaştık. Özellikle Bora ve takımıyla..."
"Takımı?" diye sordum hemen, konu oldukça zararsız görününce.
"Lisede basketbol oynuyormuş. Takımdan üç arkadaşı ve Bora hiç ayrılmazlardı."
"Şimdi?"
"Biliyorsun işte, Bora başına gelenleri kaldıramadı. Hepimizden, onlardan bile uzaklaştı."
"Sevgilisinin öldüğünü söyledin, başka ne oldu ki?"
Güçlü bir kahkaha atarak, dakikalardır elinde evirip çevirdiği kürdanı masaya bıraktı. "İyi denemeydi Armağan," dedi.
Mahcup hissetmem ya da görünmem gerektiğini fark ettim ama denerken fazlasıyla başarısız oldum.
"Ne olur azıcık daha tüyo versen? Ona nasıl yaklaşmam gerektiğinden hala emin değilim. Benimle konuşuyor ama saatler içerisinde toplasan iki dakika anca eder."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Aydınlatırsın Geceyi (TAMAMLANDI)
Ficción GeneralGüneş yükseldi. Küçük şehrin ışıkları söndü. Şarap bitti. Son sigarasından son bir nefes doldurdu ciğerlerini. Ayağa kalktı sanki hiç içmemiş gibi. Günlerdir uykusuz değilmiş gibi. En çok da canı yanmıyormuş, kendini bıraksa iki büklüm yere yığıl...