BÖLÜM 3/2

13K 755 20
                                    


Güzel bie hafta sonu geçirmenizi dileyerek sizi bölümle baş başa bırakıyorum! :*

***

Dedikodu kazanı çoktan kaynamaya başlamış da haberimiz yokmuş! Bodrum'a yeni teşrif eden Aktan ailesi (Sarp ve ben) herkesin dilindeymiş. Uçarı ve hovarda Sarp, güzel hostes Sinem'i elde etmek için kırk takla atıyormuş da kardeşinin de ondan aşağı kalır yanı yokmuş. Gözü yükseklerde olan kara, kuru kız, bu ben oluyorum elbette, Bora'yı ele geçirmek için götünün dibinden ayrılmıyormuş.

Sarp'la ilgili kısmına karışmak istemiyordum ama beni ilgilendiren kısmıyla alıp veremediğim tek bir şey vardı, o da üslupları. Yalan değildi şimdi, yiğidi öldür hakkını yeme diye boşuna dememişiler. Bora'nın götünün dibinden ayrılmak hiç istemiyordum ama bunun sebebi onun neye sahip olduğunu bilmediğim varlıkları, çevresi, ıdısı bıdısı değildi. Kendisiydi! Eh, kendi akılları o şekilde işliyorsa benim aklıma aynı hükmü giydirmeli çok da acayip değil, diye düşünerek kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum dakikalardır.

İnsanlar bunu neden yaparlardı? Anlam vermekte hala zorlanıyordum.

"Söyle bana, Sinem. Kim bu geri zekâlılar?" diye sordum yeni arkadaşıma, üzerimden atmakta zorlandığım bir sinirle.

Babamın işi yüzünden şehir şehir gezerken, bir de üstüne Sarp'la başımızı belaya sokup sürekli okul değiştirirken, uzun süren, kalıcı arkadaşlar edinmeyi başaramamıştık. Birbirimize yetmekte zorlanmasak da dostluk ve benzeri kavramları, yine birbirimizden başka kimseye ait kılamamıştık. Üniversiteye gidene kadar da durum değişmemişti.

Kimseyi umursamazdık. Bizim hakkımızda ne düşündüklerini sallamadığımız gibi biz de başkalarının hayatlarına karışmazdık. Tek istediğimiz biraz heyecan, biraz eğlenceden ibaretti. Bu yüzden insanların ne kadar çirkin olabileceklerini geç öğrenmiştik.

Fırat, ikimizin de en büyük hayal kırıklığıydı. Sarp, iyi bir sevgili olmayacağını tahmin etmiş olsa da boktan bir arkadaş olabileceğini hesaba katmamıştı. Beni aldatmasının yanı sıra, Sarp'ı satmıştı. Parasını çalmış, bununla da kalmayıp parti düzenlenmek için kiraladıkları zemin kata bazı tuhaf adamları uyuşturucu satabilmeleri için sokmuştu. Bu olay gerçekleşirken Fırat ortadan tüydüğü için sorumlusunun da o olduğu anlaşılmıştı. Sarp durumu bir şekilde kontrol altına almayı başarmış olsa da zemin kat da oradan kazanabileceği üç beş kuruş para da tarihe karışmıştı. Babamın olanlardan haberi olsa Sarp'ı falakaya yatırırdı. Cidden! Bunu yapabilecek biri varsa o da babamdı. Sigaraya bile bu kadar karşıyken, alkollü partiler verdiğini ve bu partilerde ot içildiğini duyduğunu hayal dahi etmek istemiyordum.

Üniversiteden mezun oluşumuzdan sonra hayat ikimiz için de yavaşlamıştı. Sarp, artık o garip partilerden vazgeçmiş, atölyesini tutup kendini çektiği fotoğrafların arasına hapsetmişti. Hala sigara içiyordu, alkol de alıyordu ama o kadar. Babama yakalanma riskini almasına gerek olmadığı gibi hayatını saçma sapan, leyla olarak geçirdiği kısa süreler için feda etmeye değmeyeceğinin de farkına varmıştı.

Sonuç olarak Sarp ve ben dünyaya karşı yan yanaydık. Ela, Can ve onun üniversiten beri yakın arkadaşı Aydoğan hayatımızdalardı. Görünmez bir eşiği beraber atlatmış gibiydik. Birbirimize güvenimiz tamdı ve sanırım bu yüzden bizim dışımızda dönen tuhaf oyunlara, yalancı arkadaşlıklara karşı kördük.

"Burada bu muhabbetler bu şekilde dönmüyor ne yazık ki ama sen bunu anlamakta neden bu kadar zorlanıyorsun onu şey edemedim!"

"Ya ne demek bu şekilde dönmüyor? Sana söyleyene kim söylemiş?"

Sen Aydınlatırsın Geceyi (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin