"Leia, sen..."
Leia bir anda kahkaha atıp arka arkaya elini omzuma vurdu ve "Ay ne garip oldu, değil mi?" diye sordu şaşkın bir tavırla. "Penguenleri sevdiğini biliyorum demek istemiştim ama sanki yetimhanede penguenli terliklerin olduğunu biliyorum demişim gibi oldu."
Anlamsızca yüzüne baktım ve aynı şaşkınlıkla "Penguenleri sevdiğimi nereden biliyorsun ki?" diye sordum.
Birkaç kere gözlerini kırpıştırdı ve "Nereden bileyim canım?" dedi garip bir tavırla. "Bayan Chloe'yle bu konu hakkında konuştuğunuzu duymuş olmalıyım. Yoksa nereden bileyim ki, değil mi?"
Yüzüne bakmayı sürdürürken "Elbette," diye mırıldandım. "Yoksa nereden bileceksin sanki."
Birkaç saniye olmuş olmasına rağmen aramızda oluşan gergin sessizliğe daha fazla dayanamadı ve ellerini dizine vurup ayağa kalktı Leia.
"Ben artık gideyim. Patrondan azar işitmek istemem."
Gözlerim hâlâ Leia'nın üzerindeyken bunun rahatsız edici olabileceğini düşünüp kafamı çevirdim ve "Tamam," dedim. "Sana kolay gelsin."
"Teşekkür ederim."
Bunu söyledikten sonra gitmesini beklemiştim ama bir süre daha hareket etmeyince kafamı kaldırıp yüzüne bakma ihtiyacı duymuştum. Gözlerimiz buluştuğunda anlamsız bir şekilde gerilmişti.
"Boş olduğun bir zaman... Iıı... İstersen bir kahve falan içebiliriz."
Bir an için tavrı nedense çok tatlı görünmüştü gözüme.
Gülümsedim ve "Olur," deyip az önce izlemekte olduğum gök yüzüne çevirdim başımı tekrardan.
Kısa bir süreliğine izlediğim bulutların ardından son anda hatırladığım şeyle, "Leia!" diye bağırıp arkamı dönmüştüm hızla. Ona Evelyn'ı nereden tanıdığını ve o garip tavrının sebebini sormayı unutmuştum ama ne yazık ki arkamı döndüğümde karşılaştığım manzara koca bir boşluktu.
Leia çoktan çatıyı terk etmişti.
○○○
•
"Vur! Vur! Vur! Vur!"
Sanırım yine diğer çocuklar, birine zorbalık ediyordu. Bahçede öyle bir kalabalık vardı ki dayak yiyen kişi nefes almakta bile zorlanıyor olmalıydı.
Koşarak kavganın olduğu kısma ilerledim ve "Hey!" diye bağırarak önümdeki kalabalığı yarmaya başladım tek elimle.
"Açılsanıza! Hey, size diyorum!"
Kavga eden çocuklardan birinin sırtını görmüştüm ve görür görmez de sarı saçlarından tanımıştım alışık olduğum bedeni.
"Sarah!" diye bağırdım, onunla kavga eden kız Sarah'yı itip yere düşürürken. Aynı hızla Sarah'nın üstüne atlaması ve yüzüne art arda tokatlar atması da bir olmuştu.
Etrafı hâlâ "Vur, vur!" diye bağırışlar doldurmaya devam ederken, Sarah'nın üzerindeki kızı belinden tutup çektim ve bir köşeye ittirdim.
"Ne oluyor be!" diye bağırdım Sarah'yı yerden kaldırırken. Bir yandan da yaralarına bakıyordum. Kızda nasıl bir tırnak varsa, kan içinde kalmıştı Sarah'nın yüzü.
Sarah kolumdan kurtulup tekrardan kızın üzerine atlamaya çalıştığında "Sarah!" diye bağırdım. "Kendine gel!"
"Bırak Mila!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yetimhane
Teen FictionDöndüğümde gitmiştin. Bizden geriye, sadece anılar kalmıştı. 29.06.17 •• 12.07.18