• AraBölüm • Ateş Böceğinin Hikayesi •

1.9K 171 36
                                    

Sarah

•Her zamanki yetimhane günlerini farklılaştıran bir şey olmuştu: O, yetimhaneye gelmişti.
Saçları, suratına öyle yakışan bir şekilde topuz yapılmıştı ki, gözlerimi ondan alamıyordum.
Küçük bedenimin içindeki küçücük kalbim heyecandan aynı bir ateş böceği gibi pır pır etmeye başlamıştı.
Göğsümün yarısı kadar olan avucumu kalbimin üstüne batırıp geçmesini bekledim bu hissin.
Rahatsızlık vermiyordu. Ama sanki etrafımdakiler ateş böceğinin parıltısını kemiklerimin ardından görebileceklermiş gibi hissetmiştim.

•Onunla tanıştım.
Gözleri, sanki bir daha hiç mutlu olamayacakmış gibi soğuk ve cansız bakıyor.
Gülmüyor, ağlamıyor, gerekmedikçe hiçbir tepki vermiyordu.
İsminin ne olduğunu sorduğumda yüzüme bile bakmadı, "Mila," dedi sadece.
Benimkini sormamıştı bile.
Ateş böceğimin tek kanadı kırıldı.

•Yine o günlerden biri.
Ben dayak yerim, etrafımdaki erkekler bana güler, kızlar ise bir köşeye sinip meraklı bakışlarla olanları izler sadece.
İşte bu yüzden herkesten nefret ediyordum.
Yetimhanedeki erkekler acımasızdı, kızlar korkak.
Ama o... Onun bir cinsiyeti yoktu.
Ne kızlar gibi korkuyordu bana vuranlardan, ne de bana vuran erkekler gibi acımasız bir şekilde onlara karşılık veriyordu.
Sadece hepsini üstümden atıyor ve beni elimden tutup kaldırdıktan sonra odaya götürüp eski ruhsuz hâline dönüyordu.
Ama farklıydı herkesten.
Bu rutuni tekrarlamaktan hiç çekinmiyordu.
Ta ki bir gün, Jonathan beni yere itince düşüp dudağımı patlatana kadar.
O an yanıma gelip dudağımdan kan süzüldüğünü gören Mila'nın gözlerinde ilk defa bir duygu görmüştüm: Öfke.
Jonathan'ın üzerine atlayışı ve onu, küçük elleriyle yumruklayışı...
Benim yüzümden tam 3 gün yemek yememe cezası almıştı.
Yemekte ekmeklerimi kıyafetlerimin bir yerlerine sokar, sonra da yemekhaneden en erken ben çıkar ve Mila'ya götürürdüm onları.
Üçüncü gün, ekmeği önüne bırakıp kendi yatağıma geçeceğim zaman bileğimi tutmuştu küçük parmaklarıyla.
"Acıyor mu?"
Dudağımı kastettiğini anlamam biraz zamanımı almıştı.
Kafamı iki yana sallayıp "Artık değil," demiştim. "Senin sayende."
O an sadece gözlerimizin şahit olduğu bir bağ oluşmuştu aramızda.
Ve Mila'nın neden o gün o kadar öfkelendiğini anlatan birkaç söz..
Üvey bir baba. Sürekli dayak yiyen bir anne.
Üvey baba, ilerleyen zamanlarda bir katil oluyor. Mila'nın annesinin katili.
Mila'nın annesi toprağa, üvey baba cezaevine ve Mila da bu yetimhaneye..
Ne kadar da benzer bir son hepsininki.
Ne kadar da iğrenç hayatlar..
Anlattıklarından sonra çekiyorum Mila'yı boynundan, sarılıyorum ona.
Hiç anne baba nedir bilmeyen biri ne yaparsa onu yapıyorum.
Susuyorum.
Hiç konuşmadan sadece sarılıyorum.
Ayrıldığımızda teşekkür ediyor ve ufak bir kelime daha yerleştiriyor cümlenin sonuna: Sarah.
İsmimi biliyor...
Ateş böceğim uçmaya hevesli. Tek kanatla yaşamaya devam ediyor.

•Günlerimiz birlikte geçiyor.
Ceza aldığımız zamanların dışında her anımız yan yana.
Her cezadan sonra ise masumluğumuzdan bir parça kopup gidiyor benliğimizden. Ama umursamıyoruz.
Birbirimize sahip olduğumuz sürece her şey yolunda, öyle düşünüyoruz.
Tek sorun Yaşlı Cadı.
O hiçbirimizden hoşlanmıyor. Ama Mila'dan özellikle nefret ediyor.
Mila'nın cesur ve kendine has tavırlarını onun sinirlerine dokunuyor.
Benim düşüncem ise hayranlık dolu.
Mila'ya hayranım.
Ona hayran, sonsuz bir şekilde bağlı ve... aşık..
Ateş böceğim, hayatının en güzel ışığını saçıyor.

•O... gidiyor.
Bana bir söz veriyor ve benden de bir söz istiyor karşılığında.
Yapma! diye bağırmak istiyorum. Gitme, Mila!
Ama ancak fısıltı şeklinde çıkıyor ses tonum.
Zaten Mila da gidiyor.
Çünkü böyle olmak zorunda.
Bindiği arabanın arkasından bakakalıyorum.
Ateş böceğim... ışık saçmayı kesiyor.

•Kovalanıyorum.
Yaşlı Cadı, bu sefer beni gerçekten de öldürecek.
Korkuyorum. Ve koşuyorum.
Nasıl oluyor da bana yetişebiliyor?
Daha hızlı koşmalıyım.
Hâlâ arkamda.
Ve ona bakarken bir şeye çarpıyorum.
Koridorun sonundaki devasa pencereye.
'Cam'ın ne kadar kesici bir şey olduğunu o an öğreniyorum.
Ve ben...
Düşmeye başlıyorum.
Ve o an düşünüyorum: Düşmek, yere doğru uçmak değil midir?
Tek kanadım olduğunu hatırlıyorum.
Ben artık bir ateş böceğiyim.
Yere çakılıyorum.
Ben artık ölü bir ateş böceğiyim.

•Gözlerimi açıyorum.
Başımda bir hemşire var.
Ellerimiz birbirine kenetlenmiş ve o, durmadan ağlıyor.
Hanımefendi? diyecek oluyorum, diyemiyorum.
Ağlayışı saf bir meleğinki gibi, bu anı bölmek istemiyorum.
Her yerim acıyor.
Ben de başlıyorum ağlamaya.
Ve birlikte devam ediyoruz göz yaşı dökmeye.
Ve sonra bana tek bir soru soruyor: "Bunu, sana onlar yaptı, değil mi?"
Yetimhanedekileri kastettiğini anlıyorum.
Korkuyorum ama kafa sallıyorum.
Hanımefendi bana bir soru daha soruyor bunun üstüne: "Seni... Kurtarmama müsade eder misin?"
Korkuyorum ama yine kafa sallıyorum.
Ateş böceğim yeniden diriliyor o gün.
Fakat artık ismi, Evelyn.

Evelyn

•Yıllar geçiyor.
Ama içimdeki özlem yüklü kırgınlık bir türlü dinmiyor.
Annemin ölümü yapayalnız bırakıyor beni.
Mila'nın beni hatırlamadığını biliyorum ama sığınabileceğim tek kişi o.
Beni anlayabilecek tek kişi o.
Onu görmek için yanıp tutuşuyorum.
Onu bulacağım.
Ateş böceğim uçmaya başlıyor.

•Onu buldum.
Zor oldu ama başardım.
Derken her şey tepetaklak oluyor.
Bunca zamandır inandığım her şeyin bir yalan olduğunu yüzüme çarpıyor o kadın.
İçim inanılmaz bir öfkeyle dolup taşıyor.
İntikam mı deniyor buna?
O hisle kavruluyor şu an vücudum.
İntikamımı alacağıma dair yemin ediyorum kendime.
Ateş böceğimi, kendi ateşiyle yakıyorum.

•Hiçbir şey yapamıyorum.
Aşka yenik düşüyorum ama içimdeki buzları eritemiyorum.
Bedenim buz gibiyken Mila'nın küçücük bir ateşine kapılıyorum.
Başaramıyorum.
İntikamımı alamıyorum.
Ama bu onu bana getiriyor.
Ateş böceğim kaybediyor.
Ama ben kazanıyorum.

•Ve şimdi en büyük sınavımla karşı karşıyayım.
Sevdiğim kadın karşımda ve bana, benim öldüğümü söylüyor.
Çok haklı, bir zamanlar öldüm ben.
Ama şimdi buradayım.
Her şeyi anlatmak çok zor olacak.
Ama bu kadarını hak ediyor.
Dudaklarımı yavaşça aralıyorum.
Ve ateş böceğinin hikayesini anlatmaya başlıyorum.

Merhabalar.
Pek benim tarzım olmayan bir bölüm ama ara sıra böyle değişiklikler yapmayı seviyorum.
Duygular yoğun, hisler ağırlaşmış, okumak keyifli...
Yani en azından ben öyle düşünüyorum.
Bölümü umarım beğenmişsinizdir.
Kendinize iyi bakmanızı umuyor ve sizleri çok sevdiğimi söylemek istiyorum.
Bir dahaki bölümde görüşmek üzere!

-MëL

YetimhaneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin