Yüzüme çarpılan buz gibi suyla kendime geldim. Daha bilincim yerine tam oturmamışken boynumdan gelen acıyla yüzümü buruşturmam bir olmuştu.
Gözlerimi açmak istesem de başaramamıştım çünkü gözlerim bir nesneyle örtülmüştü ve her yeri zifiri karanlığa boğmuştu.
Karanlık fikrinin aklımdan geçmesiyle bile kalbim yerinden çıkacakmış gibi atmaya başlamıştı bir anda.
Çıkarın şunu gözlerimden! diye haykırmak istemiştim ama onu da başaramamıştım; ağzım bir bantla kapatılmıştı.
Burnumdan çektiğim nefesler yeterli gelmiyor, beni kendi nefes alış verişimde boğmaya başlıyordu.
Şu an üzerinden oturduğum ve arkasından kollarımı bağladıkları sandalye tarzı şeyde sertçe kıpırdandım ve varsa etraftaki birilerinin dikkatini çekmeye çalıştım.
Korkuyordum ama şu an daha büyük bir sorunum vardı: Nefes alamıyordum!
Tekrar kendimi sallayınca bu sefer ayarı tutturamamıştım ve sandalyeyle birlikte sol omzumun üzerine düşmüştüm. Oradan yükselen acı resmen beynimi uyuşturmuştu ama yine de amacıma ulaşmayı başarmıştım.
Ben düşünce beni kaldırmaya gelen adam "Rahat dur!" diye bağırdı ve sandalyemi geri yerine oturturken aldığım kesik kesik nefesleri fark etmiş olacak ki ağzımdaki bantı çekti bir anda.
"N'oluyor lan?!" diye bağırdığında, içimden keşke gözlerim yerine kulaklarım kapalı olsaydı diye geçirmeden edemedim. Adamın sesi öyle bir gür çıkmıştı ki, bir an için kulak zarım patlayacak sanmıştım.
"Ne-nefes alamıyorum," dedim yalandan kekeleyerek. Şimdiki amacım biraz daha farklıydı. "Pa-Panik atak var bende. Gözlerimi aç-açmazsan ölür giderim burada."
Birkaç saniye adam ne yapacağını düşünmüştü sanırım çünkü gözlerimi açmadan önce biraz beklemişti.
Gözlerimdeki örtüyü açtıktan sonra yüzüme bakıp yumruklarını sıktı ve "Bir bu eksikti," diye söylendi ağzının içinde. "Geberip gitsen umrumda olmaz ama diğerini de yakalayana kadar sana göz kulak olmamız emredildi," dedi. "Patron'un seninle ilgili başka planları varmış."
Patron mu? Patron da kimdi? Diğeri dediği kişi... Evelyn mıydı yoksa?
Bunu düşünmemle bir ağrı girmişti kalbime. Demek Evelyn kaçmayı başarmıştı ama yine de hâlâ onun peşindeydiler. En büyük umudum Evelyn'ın Chloe'yle iletişime geçmiş olmasıydı. Eğer Evelyn Chloe'yi bulduysa çoktan Nicholas'la konuşmuş ve beni aramaya başlamışlardır. Yani en azından ben öyle düşünmek istiyordum şu an için.
Az öncekilerin aksine derin bir nefes çektim içime ve karşımdaki adamın suratına baktım sert bir şekilde.
"Kimsiniz ve ne istiyorsunuz?"
Adam alay eder gibi yüzüme baktı ve "Kim miyiz?" diye sordu, hemen ardından sinirlenirken. "Sana öyle şeyler yapacağız ki; kim olduğumuzu hatırlamakla kalmayacak, beynine kazınıp bizi hiç unutmamanı sağlayacağız, sürtük."
"Bana şu ana kadar bir şey yapmadığınıza göre, palavra sıkmayı kes, orospu çocuğu," dedim onu kızdıracak bir sakinlikle.
Adam dişlerini gıcırdatıp üzerime doğru yürüdüğü sırada, arkasındaki kapı açıldı ve içeriye diğer üç adam da girdi. Hepsinin elinde birer adet sopa vardı ve üzerime üzerime yürümeye devam ediyorlardı.
Az önce ağız dalaşına girdiğim adam gelip ellerini iki tarafımdaki kolluklara koydu ve yüzüme doğru eğilip "Şu ana kadar bir şey yapmamamızın sebebi, sen baygınken hiç de eğlenceli olmayacağı içindi, pislik," dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yetimhane
Teen FictionDöndüğümde gitmiştin. Bizden geriye, sadece anılar kalmıştı. 29.06.17 •• 12.07.18