Yorgun gözlerimi günün ilk ışıklarıyla açtığımda, hâlâ dün geceki baş ağrım yerli yerinde duruyordu.
Dün gece çok fazla içmiştim ama sonrası hep bulanık bulanıktı; hâlâ içimde garip bir sıkıntı vardı.
Kendimi yataktan sürüyerek kaldırdım ve küçük adımlarla mutfağa doğru ilerledim yavaşça. Mutfaktan güzel krep kokuları geliyordu.
Kafamı sessizce kapıdan uzattım ve tek bir adımda aramızdaki mesafeyi kapatıp tezgahın önündeki Eliesha'nın bedenini kollarımın arasına aldım. Sessiz hareket ettiğim için korkmuş ve yerinde sıçramıştı.
"Korkuttun beni, salak."
Bu dediğine gülümsemiş ve alnımı onun omzuna yaslamıştım arkadan.
Ben iç çekince "Bir sorun mu var?" diye sordu merakla.
Kafamı iki yana salladım ve "Pek sayılmaz," dedim. "Kötü kötü rüyalar gördüm sadece."
Tek bir hareketle önünü bana dönüp kollarını sıkıca boynuma sardı ve dudaklarımızı birbirine örttü yavaşça.
Ayrıldıktan sonra da aynı yavaşlıkla "Ne gördün?" diye sormuştu.
"Salakça bir kabustu işte," diye geçiştirdim. Rüyamda onun öldüğünü gördüğümü söylemek istememiştim nedense.
Kollarını daha da sıklaştırıp saçıma bir öpücük bıraktı ve "Kabus işte," dedi. "Çok kafana takmana gerek yok o yüzden."
Vücudum hâlâ onun sıcaklığıyla ısınırken, boynumdaki ellerimi tutttum ve parmaklarımı onunkilere geçirip dudaklarımızı tekrar birleştirdim.
"Beni hiç bırakmayacaksın değil mi?"
Bir anda kendimi geri çekince şaşırmış ve öpüşmenin etkisiyle nefes nefese kalmıştı.
"Bu da nereden çıktı?" diye sordu kaşlarını çatıp. "Sen yaşlı, buruş buruş bir nine olduğun zaman bile senin yanında olacağım."
Bu dediğine gülümsedim ve kafamı yeniden omzuna yasladım.
"Mila?"
Ne gözlerimi açmaya ne de Elly'e cevap vermeye yeltendim o andan sonra. Pek enerjim kalmamış gibiydi ama o da durmadan ismimi sayıklamaya devam ediyordu:
Mila?
Mila?
Mila...
"Beni duyuyor musun?"
Gözlerimi açtığımda karşımdaki bulanık kişiye bakıp birkaç kere gözlerimi kırpıştırdım.
"Chloe?"
"Evet, benim."
Yatakta dikleştim ve "Eve nasıl girdin?" diye sordum yanan gözlerimi ovalayarak.
Önüme düşen karışık saçlarımı geriye doğru ittirdi ve "Anahtarla," diye cevapladı sorumu. "Yani... Elly'nin anahtarıyla."
Elly adını duymamla içimde bir şeyler titremişti. Az önce gördüğüm... Sadece bir rüya mıydı?
Ben bir karşılık vermeyince Chloe kendini konuşmak zorunda hissetmiş olacak ki açıklamaya başladı her şeyi tek tek:
"Cenazede sonra Elly'nin üstünden çıkan eşyaları ben aldım, Mila. Ne kadar karıştırmamayı istesem de 3 gündür telefonlarımı açmıyorsun ve senin için çok endişelendim; o yüzden de Elly'nin anahtarlarını aldım kutunun içinden."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yetimhane
Teen FictionDöndüğümde gitmiştin. Bizden geriye, sadece anılar kalmıştı. 29.06.17 •• 12.07.18