Telefonun sesiyle gözlerimi araladığımda, aynı anda boynumdan aşağıya doğru bir ağrı oluşmuştu. Arabanın koltuğunda uyuya kalmıştım ve hem üşümüş, hem de uyuşmuştum.
Telefonu bıraktığım yan koltuğun üzerinden aldım ve saate baktıktan sonra hemen Nick'in aramasını cevapladım.
"Alo, Mila. Bu kadar erken bir saatte rahatsız ettiğim için üzgünüm."
"Önemli değil, Nick. Bir haber mi var?"
"Hayır, ben... Şey... Ben sadece bu işin peşini bırakmanı istediğimi söylemek için aradım, Mila. Bırak bunu biz halledelim. Kanunlar senden daha güçlü."
Derin bir nefes aldım ve "Bana bilmediğim şeyler söyle, Nick," dedim. "Mesela, Elly'nin katilinin kim olduğu gibi."
Nick de benim gibi derin bir iç çekti. "Bunun bir cinayet olduğundan emin değiliz, Mila," dedi. "Ki diyelim ki öyle. O zaman bütün delillerin Evelyn'ı gösterdiğinin farkındasın değil mi?"
"O değil," dedim sakinliğimi korumaya çalışarak.
"Nereden biliyorsun?"
"Sana Evelyn değil dedim, Nicholas!"
Bir süre ikimizden de ses çıkmayınca, "Bir şey bulursan ara beni," deyip kapattım telefonu. Ne onunla daha fazla konuşmak istiyordum ne de bu belirsiz şeylerle daha fazla uğraşmak...
○○○
•
"Mila, bana bak."
Kafamı iki yana salladım.
"Lütfen, Mila..."
Dolu dolu olan gözlerimden göz yaşlarının akmaması için havaya kaldırmam gerekirken ben tam tersi yönde aşağıya indiriyor ve Büyükbaba Aiden'dan saklıyordum bakışlarımı.
"Çok üzgünüm."
Titreyen dudaklarımı birbirine bastırdım.
"Benim yüzümden Sarah'ya geç kaldın. Çok üzgünüm, Mila."
"Kendini suçlama. Ve kendini yorma."
"O günden sonra bir daha hiç gülmeyeceğini düşünmüştüm hep ama sen çok güçlüydün, Mila. Çok güçlüydün ve dayandın."
Kafamı yine iki yöne salladım.
"Ama..."
O sırada, sesi titreyince büyükbabamın ağlamaya başladığını anlamıştım.
"Ama o piknik gününden sonra..."
Başımı kaldırıp yüzüne baktım ve tek elim büyükbabamın yataktaki elindeyken diğeriyle gözünden akan tek damla yaşı sildim.
"O gün gülümsemelerimizin sonu muydu, Mila?"
Gözlerindeki çaresizliğe baktım. Pişmanlığa ve acıya...
Alıştığım gibi kafamı iki yana salladım.
"Böyle konuşma."
Bakışları yattığı yataktan tavana doğru kalkarken "Ölmeden önce son kez neyi görmek isterdim, biliyor musun?" diye sordu.
Bu sefer ilk defa kafamı aşağı yukarı sallamıştım yavaşça.
Büyükbabamın dikkati yeniden bana yönelince dudaklarım yavaşça ve ruhsuz bir şekilde yukarı kıvrılmıştı. Tamamen zorunluktan, sadece büyükbabamı mutlu etme isteğimden...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yetimhane
Teen FictionDöndüğümde gitmiştin. Bizden geriye, sadece anılar kalmıştı. 29.06.17 •• 12.07.18