"Sen neden bahsediyorsun, Evelyn?!"
Genç kadın ağrılarını umursamadan ayağa fırlamıştı bu cümleyi bağırırken. Bir türlü anlayamadığı, daha doğrusu anlam veremediğini düşündüğü şey doğru muydu?
Kalbi sıkışmaya başlamıştı Mila'nın. Nefes alamadığını hissediyordu ve karşısındaki kadının görüntüsü onu daha da kötü etkiliyordu.
Evelyn ise hâlâ acılar içinde yüzdüğü gülümsemesini yüzünden silmemiş ve o acılarına, bir de durmadan yağmur gibi yağan göz yaşlarını eklemişti. Yüzü her saniye daha da fazla ıslanıyordu ve bunu pek de umursuyormuş gibi görünmüyordu.
Sadece nefes alıp veriyordu. Hayatta olduğunu kanıtlayan tek hareketi buydu şu an."Mila," diye fısıldadı yavaşça genç kadın. Ve her şeyi bir bir anlatmaya başladı.
"Beni hayal bile edemeyeceğin şekilde kırdın sen," oldu ilk cümlesi. "Tarih," dedi yavaşça. "Tarih, 14 Haziran 1998."
Mila nefesini tuttu o anda. Doğum günüm... diye geçirdi içinden. Ve... Sarah'nın öldüğü gün...
Evelyn konuşmasına devam edince Mila da sıyrıldı düşüncelerinden.
"O gün erkenden yatağımdan çıkmıştım çünkü bütün gece uyuyamamıştım. O gün senin doğum günündü. Sen 7 yaşına basacaktın ve biz birbirimizden ayrıydık. Yeni evinde mutlu muydun, değil miydin bilmiyorum ama bir kere bile ziyaretime gelmemiş olman beni çok üzmüştü, onu çok iyi hatırlıyorum. Yine de o eve gittiğinden beri çok zaman olmadığını kendime hatırlatıp duruyor ve öyle avunuyordum kendimce."
Durdu ve düşündü genç kadın. Konudan saptığını fark edip geri döndü 14 Haziran gününe.
"O gün gittim ve sabah 5.30'da Yaşlı Cadı'nın kapısını tıklattım. İnanır mısın, bana her zamankinden daha nefret dolu bakmıştı o sabah. Belki de bu yüzdendir kısa konuşmamızdaki her bir cümleyi bu kadar net hatırlamam."
Derin bir nefes aldı Evelyn ve kafasını kaldırıp ağzı açık bir şekilde kendisini dinleyen Mila'ya baktı. Ve devam etti anlatmasına, sanki o anı yeniden yaşıyormuş gibi...
"Yaşlı Cadı'ya Onu görmek istiyorum. demiştim. Kimi? diye sormuştu. Mila'yı dediğimdeyse pis pis gülmüştü bana. Gittiğinden beri bir kez bile arayıp sormayan Mila'yı mı? demişti. Çok sinirlenmiştim. Bugün onun doğum günü, demiştim sorusuna cevap vermeyip. Onu görmek istiyorum. Ama bana Olmaz, demişti. Neden? diye sorduğumda Çünkü ben öyle istiyorum, deyip vurmuştu bana. Şimdi git başımdan! diye de bağırmıştı sırtımdan itekleyip. Bir adım geri çekilirken Ben de seni öldürmek istiyorum, diye bağırmıştım ben de. Bilirsin, Yaşlı Cadı'nın en korktuğu şeydi ölüm. Çok sinirlenmişti. Tam bana yeniden vurmaya gelirken onu daha da sinirlendirecek o cümleyi kurmuştum: Kızını da öldüreceğim!
İşte bu cümleyi kurar kurmaz deliye dönmüştü, Mila. Bana bağırmaya ve kapısının yanından aldığı sopayla üstüme doğru koşmaya başlamıştı. Çok... Çok korkmuştum. Beni öldürecekti...Evelyn ellerini iki yanına sardığında Mila'nın boğazına doğru bir alev yükselmişti sanki. İçi deli gibi yanıyor ama tek kelime dahi edemiyordu. Sustu ve Evelyn'ın anlattıklarını dinlemeye devam etti.
"Nereye doğru koştuğumu kesinlikle bilmiyordum. Tek düşündüğüm Yaşlı Cadı'dan kurtulabilmekti sadece. Ama başaramıyordum. Adımları benimkilerin iki katıydı ve git git yaklaşıyordu bana. Bir saniyeliğine arkama dönüp bakmak istedim. Sadece bir saniyeliğine bana ne kadar yaklaştığını görmek istedim. İşte her şey o saniyede oldu, Mila. O bir saniyede koridorun sonundaki dev pencereye çarptım. O bir saniyede o camdan aşağıya düştüm. O bir saniyede seni düşündüm. Ve o bir saniyede... ben öldüm, Mila."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yetimhane
Teen FictionDöndüğümde gitmiştin. Bizden geriye, sadece anılar kalmıştı. 29.06.17 •• 12.07.18