Çağatay ile ilgili bir sürü şey anlatılırdı. Ne kadar yakışıklı olduğu, ne kadar harika kaslarının olduğu, ne kadar uzun boylu olduğu, ne kadar ağır başlı olduğu, ne kadar güzel basketbol oynadığı, ne kadar gizemli olduğu, ne kadar etkileyici olduğu, ne kadar havalı olduğu... Ama bunların hiçbiri Deniz'in umrunda mıydı diye sorarsanız; hayır, zerre takmıyordu.
Bundan dolayıdır ki karşısındaki sandalyede sabırsızlıktan çatılmış kaşlarıyla Çağatay'ın ona dik dik bakmasından hiç etkilenmemiş, rahatlığından ödün vermeyerek kendi sandalyesinde özgüvenle oturuyordu.
Çağatay sinirlenmişti. Çünkü Deniz'den önce, kendi arkadaş grubundaki arkadaşlarından biri olan Ozan okul çıkışında takılmayı teklif etmişti. Ama Deniz onu arayıp buluşmaları gerektiğini söylemişti. Üstüne üstlük buluşmak istemesinin nedenini bile söylememişti. Çağatay kontrolün kendisinde olmamasından nefret ederdi ki Deniz'in buluşmak isteyip de nedenini söylememesi kesinlikle kontrolün onda olmadığı anlamına geliyordu. Bu yüzden ekstra sinirlenmişti.
Hatta Deniz'in ilk arayışında neden buluşmak istediğini söylemediği için ilk başta telefonu yüzüne kapatmıştı. Fakat sonra Deniz onu tekrar aramıştı ve kararlı bir sesle şu anda oturdukları kafede buluşmaları gerektiğini söyleyince o da istemeye istemeye gelmişti işte.
Bundan 4,5 saat öncesinde ise olaylar şöyle gerçekleşmişti:
Beden eğitimi hocası seçimlerin tekrar yapılacağını ilan ettiğinde, Deniz ilk şaşırmış, sonra da üzülmüştü. Çünkü aslında kendisine fazla güveniyordu ve her ne kadar şu son çıkan fotoğraflar ona oy vermekte kararsız olanları kötü etkilese bile yine de kazanacağını düşünmüştü. Onur'un yaptığı hamleye karşılık verememiş olmasına rağmen kazanmak... Evet işte bu mükemmel olurdu ama şuan bunu elde edemediği için kendisini kaybetmiş gibi hissediyordu.
Kuruluna o okul çıkışı toplantı yapmayacaklarını söyleyince herkes şaşırmıştı, hatta birkaç kişi itiraz etmişti. Ece'den öğrendikleri kadarıyla Onur çoktan olağanüstü hâl ilan etmişti bile. Herkese ertesi sabah toplantı yapacaklarını duyurdu. Henüz toplantı yapamazlardı çünkü bir-iki eksikleri vardı. O da bunları tamamlamaya gidiyordu.
Ve o mesajlar... O mesajlara gelince, onları yazan kişinin sonu hiç iyi olmayacaktı. Ama o kişi için planlarını seçim sonrasına ertelemişti. Şuan daha önemli işleri vardı. Ve daha iyi fikirleri. Çağatay'ı kuruluna almaksa bunlardan biriydi.
"Beni buraya neden çağırdın?" diye sordu Çağatay ters ters.
Okul çıkışı bir kafenin; caddeden uzak, dışarıdan görünmeyen bir yerinde karşılıklı oturuyorlardı. Çağatay siyah gözlerini sertçe Deniz'in üstüne dikmiş, konuşmayı bir an önce bitirip gitmeyi amaçlıyordu -Deniz'in bunu anlaması için Çağatay'a bakması bile yeterliydi. Resmen Deniz'in ondan, onun hoşuna gitmeyecek bir şeyler isteyeceğinin kokusunu almıştı ve her zamanki umursamaz-alaycı havası gitmiş, yerine buz gibi soğuk bir Çağatay gelmişti.
Deniz, Çağatay'ı şöyle bir süzdü. Siyah saçları; sıradan, güzel sayılabilecek bir burnu; renksiz dudakları vardı. Çenesinden hafif hafif sakalları çıkıyordu. Havaya dikili saçı ne uzun ne kısaydı. Derin siyah gözleri, kalın kaşları ve keskin çene hattı onun 'sert çocuk' imajını mükemmel bir şekilde tamamlıyordu. Ondan etkilenenlere her zaman hak vermişti çünkü her ne kadar sert ve umursamaz görünse de yakışıklıydı. Bunlara ek olarak son derece uzun boyluydu ve kaslı bir yapısı vardı. Üstüne üstlük basketbol da oynuyordu. Bu tipin, oylarına en çok ihtiyacı olduğu 9'ları başta olmak üzere, okuldaki herkesi etkileyeceğini biliyordu. Bu yüzden kurulda ona ihtiyacı vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Veni
Adventure~ Wattys 2018 Son Liste ~ Deniz 11. sınıfa geçtiğinde okuldaki en popüler öğrenci olabilirdi. Bunun sebebi kuşkusuz son derece sosyal olmasıydı. Dersleri iyi değildi ama öğrencilerle arası kesinlikle iyiydi. Okul başkanlığı için adaylığını koy...