27. Bölüm

117 16 68
                                    

Tekrardan merhabalarrr (bu aralar çok konuşuyom bölüm öncesi ya kusura bakmayın)

Şimdi bu seferki şu: geçenlerde -eymen- ve sudeatkr aldığım eleştiriler sonucu hikaye kapağının güzel olmadığını fark ettim. -Bu arada tekrardan eleştiriler için teşekkür ederim-

Ben de şu an kapakta olan fotoğrafı, kapak fotoğrafı olarak değiştirdim (zaten fark etmişsinizdir eheheh) ve hatıra olsun diye de buraya eski kapağı koyuyorum

Siz yeni kapak hakkında ne düşünüyorsunuz? Dürüst olun ehehehe


14 Ocak 2018 ~ bir gün önce

Açıkçası bilekliğini kaybettiğinden beri elindeki boşluğuna alışması baya zor olmuştu ama Deniz yavaş yavaş bu yenilgisini tam anlamıyla kabulleniyordu.

Can'la en son konuştukları günden bu yana çok daha üstesinden gelmişti aslında. O gün karar verdiği gibi her çıkışta birisiyle buluşmaya devam etmişti önceleri yaptığı gibi. Hatta o gün o bir teklif yapmadan direkt Aras gelmişti buluşmak istediğini söyleyerek. (Ki bu Deniz'in işine gelmişti çünkü Can'la kavgalı olduklarını biliyordu. Ve Aras bir çeşit Can'ı uzak tutma aracı gibi olmuştu.) O günden beri tahmin ettiğinden bile az içmişti sorunlarından kaçmak için.

Çoğunlukla evde gizli gizli ağlamış, istediğinde de günlüğüne yazmıştı içini ve ara sıra da sarhoş olmuştu işte. Bazenleri de aynı şu an yaptığı gibi sırtüstü yatağına uzanıp sanki orada çok ilginç bir şey varmış gibi tavanı izlemişti. Tuhaf bir şekilde rahatlatıcıydı aslında yaptığı. Ses yok, ampül ışığı yok, sadece tavana bakıp düşünmek. Huzur veric-

Telefon çağrı sesi.

Lanet olsun, diye geçirdi içinden Gene hangi sığır arıyor? Birkaç saniye kımıldamayıp telefonun susmasını bekledi, eğer arayan kişi kapatırsa açmayacaktı. Ama öyle bir şey olmamıştı. Sızlana sızlana kalkıp telefonu aldı ve ekrana bakıp göz devirerek çağrıyı cevapladı. "Yine ne istiyorsun?"

"Ahh. İyi geceler hayatım!" dedi telefondaki capcanlı bir sesle "Umuyorum ki uykunu bölmemişimdir ama beni biliyorsun: önemli bir şey olmasa aramazdım."

Bu, bilekliğini kaybettiğinden beri ilk konuşmalarıydı. "Hayır uyumuyordum." dedi Deniz. Onun yapay da olsa bu 'sohbetkar' tavırlarından sonra Deniz artık gardını indirip sorularına aşırı ters tepmemeye karar vermişti. Sanki en yakın arkadaşıyla konuşuyormuş gibi pervasızca yataktaki eski konumunu aldı. O kadar alışmıştı ki artık bu konuşmalara.

"Uyumadığına gerçekten sevindim hayatım. Yoksa senin için hazırladığım şeyi kaçırabilirdin. Ki bu sefer kendimden son derece eminim: Kesinlikle beğeneceksin."

Deniz ilk bekledi çünkü onun bombayı yine direkt patlatacağını ummuştu. Ama bir süre cevap gelmeyince "Sürprizinin ne olduğunu mu sormam gerekiyor bu bölümde?" diye sordu. Kafasının rahat olacağı pozisyonu tam tayin edebilmek için biraz daha yastığını hareket ettirdi.

"Hmm, evet, evet, evet, evet! Sürpriz!" dedi telefondaki düşünceli bir sesle "Telefonuna bir fotoğraf gönderdim, ona bak."

Deniz görebilmek için telefonu kulağından uzaklaştırıp havaya kaldırdı biraz. Kendisini arkadaşının sevgilisiyle gönderdiği bir fotoğrafa bakıyor gibi hissetmişti. Ama aldığı bu fotoğrafın hissettiğiyle hiçbir alakası yoktu. Fotoğrafta sadece kırmızı ince kapaklı yavaştan eskimeye başlamış bir defter vardı.

VeniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin