12. Bölüm

99 41 15
                                    

Onur sözleştikleri yerde Deniz'i beklerken korkmuyordu. Birçok kişi Deniz'den korkabilirdi ama kendisi bunlar arasında değildi. Deniz'in ona yapabileceği başka bir kötülük kalmamıştı çünkü.

İlk başta Deniz'in buluşma isteğini reddetmeyi de düşünmüştü ama sonra bir an önce ne konuşacaklarsa konuşup Deniz'den kurtulması gerektiğinde karar kılmıştı. Deniz'den nefret ediyordu bu yüzden ne kadar çabuk ona katlanıp işini bitirirse o kadar iyiydi.

Düşünceleri, çalan telefonunun kısık melodisiyle bölündü. Ekranda Deniz'in ismini görünce içine istemsiz bir nefret dalgası daha yayıldı.

O telefonu açar açmaz Deniz "Neredesin?" dedi.

Onur bir an sebepsizce Deniz'e yeniden sinir olup Sanane demeyi düşündü, onun yüzünü görmemeyi o kadar çok istiyordu ki. Ama sonra çaresizce teslim olarak "Parkın girişine. Geldin mi?" dedi, yine de ses tonu sertti.

Deniz acele etmeden, Onur'un onu bekletmek özellikle için takındığına inandığı bir yavaşlıkta "Evet." dedi.

Öyle ki "Toprak bir patika var. Onu takip et." derken Onur kendini bağırmamak için zor tutmuştu. Bir insan nasıl olur da başka birini sesiyle bile bu kadar sinirlendirebilirdi?

Deniz toprak patikanın girişinde belirdiğinde, Onur onun elindeki gazoz şişesini çok rahat görebilmişti. Deniz acelesiz adımlarla sanki özellikle onu bekletiyor gibi yanına gelip karşısındaki banka otururken Onur içindeki sinir ve nefreti tekrardan bağırarak boşaltmak istedi.

Deniz'in bulundukları yeri tanıması uzun sürmemişti. Dün gece gördüğü fotoğraftaki yerdi burası. Onur'un burayı özellikle seçmiş olduğunu düşündü.

Sakince "Anlat bakalım." derken kendini; filmlerdeki, patlamadan önce karşısındakilere mantıklı bir açıklama yapmak için son bir şans veren mafya elemanları gibi hissetti. Elindeki dünden kalma yara da bu imaja bayağı bir destek oluyordu.

"Bana hesap ver, mi demeye çalışıyorsun?" dedi Onur kendi beklediğinden bile daha sertçe. Herhalde içindeki siniri böyle sert konuşarak boşaltacaktı. Gözlerini birkaç saniye Deniz'in üstüne dikti ama sonrasında hiç ilgilenmedi.

Deniz konuşabilmek için şişeyi eline aldı. "Er ya da geç. O hesabı vereceksin." dedi. Sesi geri adım atmayacağını açıkça ilan ediyordu. "Nereden başlamak istersin? O fotoğrafları neden yayınladığından mı? Ne-"

"Dur. Dur. Dur." diye sözünü kesti Onur. Aynı Deniz gibi, o da geri adım atmayacağını belli etmeye çalışıyordu. "Neden bu hesabı ilk sen vermiyorsun? Asıl sen, nereden başlamak istersin?"

Deniz, içeceğinden sakince bir yudum daha içti ve aynı yavaşlıkta şişeyi eline geri aldı. "Ben sana bir şey yapmadım. Onur." diyen sesi gayet sakin, açıklayıcıydı.

"Yapmadın mı?" Onur sinirden güldü. "Yapmadın mı?!" Sesi artık sinirli çıkıyordu. "İlk önce sevgilimi, sonra arkadaşlarımı, sonra da okul başkanlığımı elimden aldın! Daha ne yapacaksın?!"

"Sevgilin bana kendi geldi. Arkadaşlarını kendi kendine düşman ettin. Ve okul başkanlığı da bir rekabetti. Sadece kaybettin." Deniz kaşları çatık bir şekilde Onur'a bakıyordu ama sesinin sinirli çıktığı söylenemezdi. Daha çok umursamaz gibiydi. "Ayrıca sevgilini de elinden aldığım pek söylenemez değil mi?"

"Ceyda'yı seviyordum lan ben! Sen sırf dikkat çekmek için onunla çıkmadan önce de seviyordum! Hâlâ da seviyorum!"

"Ne güzel işte bak. Kavuşmuşsunuz." Bugünkü duygusuzluğu Deniz'e, sanki dün ağlarken tüm duygularını da akıtmış gibi hissettiriyordu. Genelde ağladıktan sonra böyle olurdu. Bir an duygu patlaması yaşar ama ağlaması bittikten sonra hiçbir duygu hissetmezdi.

VeniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin