Kiraz Ağacı, okula yaklaşık beş dakika mesafede bulunan parka öğrencilerin verdiği isimdi. Büyük Park'ın on ikide biri kadar ancak vardı, yine de okul çıkışında Büyük Park'a gidemeyecek kadar üşengeç olanların veya o kadar zamanı olmayanların işini görürdü. İsmini de tahmin edelebileceği üzere merkezindeki yaşlı kiraz ağacından alıyordu. Küçük bir yer olduğu için parkın her yerinden bu ağacı görebilirdiniz.
Öykü, Can, Selin, Emre, Mert ve Ahu o okul çıkışı eve gitmeden önce bu parkta bir süre takılmaya karar vermişlerdi. Normalde Yiğit de onlarla olurdu ama çıkışta hentbol takımının antrenmanı olduğu için gelememişti. Oturdukları piknik masasının üstünde, biraz ilerideki büfeden aldıkları çayla dolu altı karton bardak vardı.
Öykü'nün masada, çayların yanında duran telefonu çalınca Ahu "Kim arıyor?" diye sormuştu öylesine, çünkü herkesin dikkati bir anda telefonun melodisine kaymıştı.
Öykü telefonunun ekranına bakıp "Deniz." dedi ona ve aramayı kabul etti.
"Pişman olup toplantı yapmaya mı karar verdin." dedi gülerek.
"Hayır, dediğim gibi: toplantı yarın." diye karşılık verdi Deniz. Öykü arkadan gelen araba seslerinden Deniz'in bir caddenin kenarında olduğunu anlayabilmişti. "Sizinkilerle misin?"
"Evet."
"Nerede?"
"Kiraz Ağacı'nda. Neden ki?" diye sordu Öykü. Deniz'in neden yerini sorduğuna anlam veremeyerek. Her ne kadar o Deniz'le arada takılsa da, Deniz hiçbir zaman onun arkadaş grubuyla takılmamıştı.
Deniz sadece "Tamam. Beş dakikaya oradayım." dedi ve telefonu kapattı.
Öykü hâlâ anlamlandıramadığı konuşmalarından sonra arkadaşlarına dönüp "Buraya geliyormuş." dedi kayıtsızca.
"Neden geldiğini söyledi mi?" diye sordu Emre çayını yudumlarken.
"Sence?" diyerek güldü Öykü.
"Dur tahmin edeyim: On dakikaya oradayım, dedi ve telefonu kapattı değil mi?"
"Dıt, yanlış cevap: beş dakika." diye karşılık verdi Öykü aynı şekilde gülümseyerek. İkisinin bu şekilde Deniz'i biliyor olması Can'ın anlamsızca hoşuna gitmişti.
Gözleri o anda ayaklanan Selin'e döndü. "Ben yeni çay almaya gidiyorum isteyen var mı?" Başka kimsenin çayı bitmemişti o yüzden yalnızca Mert istedi. Selin de kafasıyla onaylayıp az ilerideki büfeye yürümeye başladı.
Selin kalktıktan sonra Deniz'in onların görüş alanına girmesi herhalde en fazla bir dakika sürmüştü. Deniz acelesiz adımlarla yürüyerek oturdukları masaya geldi ve geldiği tarafa en yakın oturan kişi o olduğu için Emre'nin yanına oturdu. Bu şekilde oturunca Can da tam karşısında kalmış oluyordu.
"N'aber?" dedi ortaya hitaben. O gelince ister istemez hepsi sessizleşmişti.
"İyidir senden?" diyerek soruyu ilk üstüne alan hemen yanındaki Emre olmuştu.
Deniz bodoslama konuya dalmadan önce selamlaşma faslını uzatmanın zararı olmayacağına karar vererek hemen yanındaki Emre'ye döndü. "Bende iyiyim de, bayadır görüşemiyoruz ha onu fark ettim." dedi gülümseyerek.
Aslında en son çok kısa bir süre için Ece ve Öykü'yle Büyük Park'ta buluştuklarında görüşmüşlerdi ama onun kast ettiği bu değildi. Emre'yle bir bakıma yakın oldukları söylenebilirdi çünkü Emre, Ece'nin arkadaşlarından sayılabileceğinden Emre'yle de arada takıldığı oluyordu.
Daha sonra ona Emre'den daha yakın olan Mert'e döndü. Mert için Emre'ye söylediği gibi bir şey söylemesi tabii ki de mümkün değildi çünkü Mert kurulunda olduğu için tüm kurul toplantılarında görüşüyorlardı. Mert'e de samimi bir merhaba demeye karar verdi ve sonra onun yanındaki Ahu'yu gördü. Ve Ahu'yu hiç tanımadığı için bir şey söylememeye karar vererek bakışlarını Can'a yöneltti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Veni
Adventure~ Wattys 2018 Son Liste ~ Deniz 11. sınıfa geçtiğinde okuldaki en popüler öğrenci olabilirdi. Bunun sebebi kuşkusuz son derece sosyal olmasıydı. Dersleri iyi değildi ama öğrencilerle arası kesinlikle iyiydi. Okul başkanlığı için adaylığını koy...