7∞

2.9K 106 8
                                    

Cehenneme Bile Gelirim Seninle ,Sen de Orada Olacaksan,Bana Uyar.

----------------------------

Yeni bölümümü beğenmenizi umuyorum,çünkü ben yazdıktan sonra okuyorum kendim yazdığım için de bir yorumda bulunamıyorum,Yani  okuduktan sonra yorum yapsanızda fikir ve düşüncelerinizi alsam hiç fena olmaz hani.Şu erken bölüm paylaşma konusuna da gelecek olursak,bazen hemen paylaşmak istiyorum ama bilgisayar açılana kadar bekliyorum  canım sıkılıyor yazma şevki denen şey gelmiyor öyle olunca yalnız facede dolanıyorum falan işde :D
----------------------------

Sabah hiç de öyle filmlerdeki gibi erkek kızın beline sarılı uyandığı gibi uyanmadık,aksine tüm gece kıpır kıpır  kıpırdandı ve sabahta benim üstüm de buldum,doğrusu üstüme bütün ağırlığını yüklemeseydi daha romantik olabilirdi ama çocuk deli yatıyordu.

İlk önce yumuşak bir şekilde üstümden çekmeye çalıştım,tabi o kasları yüzünden üstümden milim kıpırdamadı,ben de tek çare olduğunu düşünüp bütün gücümle yataktan aşağı düşürdüm.Zaten pek birşey hissettiğini sanmıyorum,sadece kafasını komidine vurdu o kadar.Yani ne olabilir ki sonuç da o bir erkek.Boğuk bir şekilde bağırdığın da canının yandığını anlayıp yanına indim gözleri kapalı duruyordu.

ilk yardım yapmayı düşünmeden önce,hangi nedenden dolayı ölebileceğini düşündüm,beyin kanaması,bilinç kaybı,en kötüsü de benim yüzümden ölmesiydi,benim sevgi yumağımın  ölmesini,hele de benim yüzümden ölmesini istemediğim için benim gözyaşları açıldı ağlamaya başladım.İlk önce elimi burnuna götürdüm,hani belki nefes alıyordur diye ama almıyordu.

Ellerimle yüzümü kapatıp daha çok ağlamaya başladım,manyakmıydım ben de çocuğu aşağıya atıyordum,şimdi aşağıya atmasaydım diye düşünürken elimin üstüne dokunulduğunu hissettim,ellerimi çektiğimde karşımda kanlı canlı Cenkeri gördüm birde pis pis sırıtıyordu uyuz bana numara yaptığını anladığımda omzuna sertçe vurmaya çalıştım.''ah bu acıttı''dedi gülümseyerek ,resmen dalga geçmişti benimle.''acısın canın,senin yüzünden ben ne kadar korktum biliyormusun''sırıtması yüzünden silindi.

''Ölsem üzülürmüydün?''dedi sorarcasına hiç düşünmeden üzüleceğimi söyledim.''Hem sen ölürsen ben seni nasıl taşıycam maşallah  kas yapmışsın bir milim kıpırdamassın sen kas yığını'',gülümseyip beni kolları arasına aldı.''Gel bakalım kas yığınının kollarına'',gülümseyerek bende kollarımı boynuna doladım,artık bana tanıdık gelen kokusunu,sanki hoş kokulu sadece bana özel bir parfümmüş gibi içime çektim.

''Bir daha beni yataktan aşağı atma,kafam gerçekten acıdı''

Kafamı  boynunun girintisinden çekip yüzlerimizi eşitledim,dudaklarımı büzüp,acıyıp acımadığını sordum,kafasını salladı.''neresi acıdı?'',acıdığı yeri gösterdi dudaklarımı hafif kızarmış olan bölgeye bastırdım,gerçekten canı yanmış olduğunu görmek içimde bir yerlerin acımasına neden oldu.

''Özür dilerim ama sende bütün yükünü bana yüklüyorsun nefes alamıyorum'',aklına birşey gelmiş gibi gülümsedi,''Aslında dudağımda acıyor eğer öpersen özürünü kabul edebilirim''İçimden ah erkekler diye geçirdim.Dudaklarımı  yumuşak dudakların dokundurdum.

Geri çekildiğim de,''Hadi sen kıyafetlerini değiştir,bende kahvaltı hazırlayayım''dedi.Teklifini reddetmeyerek memnuniyetle gülüşümü sundum."yanlız sen bu duruma iyi alışıyorsun gibi geldi bana!" gülerek elime aldığım yastığı kafasına nişan alıp attım.O aşağıya inerken ben de pencerenin yanına gidip perdeleri açtım.Şansımıza havanın güzel olmasından dolayı,sarı şort ve beyaz bir gömlek giydim.Bana bunların ablasının burada bıraktığı kıyafetler olduğunu söylemişti.Ablasının nerede olduğunu sorduğumdaysa İngilterede yaşadığını söyledi.Benim de İngiltere de yaşamak istediğimden bahsetmedim,Çünkü evlendikten sonra öyle bir şansım olmayacağı için önemsemedim.

 Çabuk bir şekilde üstümü değiştirip aşağı koşarak  indim,aşağıdan sesimi duyan biri olsaydı,'goril hayvanat bahçesinden kaçmış,ülkeyi terk ediyorum' diyeceğini garanti verebilirim.Yemek masasını gördüğümde yine benim hazırlayamayacağım kadar mükemmel bir kahvaltı duruyordu,bu çocuk kız olsaydı her gün görücü geleceğine emindim,kıskanıyorum  benim mükemmel yemek yapmam gerekirken o yapıyordu.Şeytan diyor ki alacaksın  oklavayı eline vurucan kafaya,vurucan kafaya ama olur mu hiç beyimizin kafası incinir.Kıymetli o, e birde ben kıyamam.

Artık onun böyle mükemmel kahvaltı hazırlamasına alıştığım için hiçbir şey demedim,eğer beğendiğimi falan söyleseydim de kesin egosundan Cenkeri göremeyecektim.Yemek faslımız bittiğinde,beraber masayı toplayıp bulaşık makinesine dizdik.Benim merakım her geçen saniye artarken her sorduğum 'nereye gidiyoruz?' sorusuna cevap alamadım.Arabadayken de aynı soruyu sormaya devam ediyordum ama garibimin kafası şişmiş de sorumu oraya varınca kendim öğrenecekmişim de.

Arabadan inip karşımdaki göle baktım sonra ortasında ki  gökyüzüne doğru uzanan ayakta durması için toprağa sabitlenen ayağı görünce şaşkınlıkla arkamı döndüm.Bu benim ölmeden önce yapmak istediklerim arasındaydı.

''Wow  bungee-jumps,bu harika ölmeden önce yapmak istediklerim arasındaydı ve bunu sen gerçekleştirdin,yerim ben seni ya''

İyi bir öpücüğü haketmişti işte şimdi!

Burda bungee-jumps'den bahsediyoruz ya.

Oturup ağlayasım geldi ,evlenmeden bungee-jumps yapmakta varmış demek ki.Hem de Cenker ile beraber.Ben şimdi penguen dansı yapmayayım da ne yapayım.Kollarımı boynundan çekip hoplaya zıplaya  görevlinin yanına koştum.Cenker de geldiğin de  görevli bizi yukarı çıkardı.İkimizin birlikte atlıyacağımızı öğrendiğimde heyecanım dört katına çıktı.İkimiz beraber özgür iki kuş gibi olacaktık,sadece ikimiz.

İplerimiz ayağımızdan benim çözemediğim bir şekilde kuvvetlendirildi ve bağlandı.ikimizde yan yana gelip borunun ucuna geldik,arkamızdan üçten geriye doğru saydılar,bizi tam itecekleri zaman ellerini tutup beraber aşağıya süzüldük.

Başta bir baş dönmem oldu ama geriye kalanında kendimi bütün zincirlerim kırılmış gibi hissettim,sanki bütün derdim tasam,düğün günü,bütün gereksiz beynimi oyalayan düşüncelerden arındım.

 Mavi gökyüzü bizi sanki kucaklarmışcasına arasına alırken,kuşların neden sürekli uçtuğunu ve neden sürekli cıvıl cıvıl konuştuklarını anladım.

Biz  Gökyüzüne ait değildik ama  saf ve temiz gök,bizi ona gelen bir misafir gibi kabul etti,Rüzgar tenimi okşayıp hoşgeldin derken,doğanın şevkati beni kalbine yerleştirdi.Gökyüzünün mavi rengi arasında leke gibi görünsekte gökyüzü bizi sevecenliği ile karşılamıştı.Doğa böyle bir şeydi işte.Bazı insanların aksine şevkatliydi.

O an benim için sadece,elini tuttuğum Cenker ve ben yeni bir Dünyadaydık.İlk defa ait olduğum yeri hissettim.

Yanım da Elini sıkı sıkı ,hiç bırakmayacakmış gibi tuttuğum çocukla 'Biz' olabileceğimizi de  fark ettim.

Gizemli çocuk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin