23

2.3K 203 134
                                    

Yoongi yüzüne çarpan soğuk havaya aldırmadan mutlulukla koşuyordu.

Cho Hee'yi yeniden kazanmak gibi mükemmel bir şeye sahip olmuştu.Hiçbirşey umrunda değildi.

Yurdun kapısına geldiğinde aklı anca başına gelebilmişti.Kızlar yurduna giremezdi ki.Özellikle de geceleri.

Hızla onun numarasını buldu.Birkaç kez çaldığından umutlanmıştı.Sonra birşey olmadı.Yine hiçbir cevap alamadan suratına kapatıldı telefon.

Seslice nefes verdi.Ortadaki süs bahçesinin mermerine oturdu.Sabaha kadar burda beklese donar mıydı acaba?Kabanına daha fazla sarıldı.

Yeniden kendi düşüncelerine gömüldü.O kadar mutluydu ki saat on birden sonra erkek yurdunun da kapılarının kapatıldığını unutmuştu.Bir şekilde buraya giremezse bu gece dışarda kalabilirdi.

Çok sürmedi.Bir süre sonra havuzun karşısından gelen minik hıçkırıkları duyabildi.Tanıdıklardı.Ayağa kalkıp diğer tarafa doğru yürüdü.

Kalbi yeniden çıkacakmış gibi atmaya başlarken heyecanını içinde yaşayıp sakince yanına oturdu minik bedenin.Kat kat montlarla örtülmüş omzuna yavaşca elini koydu.

Birden hızla belinde hissettiği ellerle dondu kaldı.Uzun zamandır sarılmıyorlardı.Kalp krizinden gidecekti şimdi.

Küçül hıçkırıklar büyürken Cho Hee kafasını Yoonginin göğsüne gömmüştü bile.Soğuk havaya rağmen sıcacıktı.

-Ben çok kötü biriyim.

Yoongi gülümsedi.Bir eli hâlâ aynı kokan sarı saçlara giderken diğer elinin sırtına sardı.

-Sen bir meleksin.

-Özür dilerim Yoongi.

Boğulmasını istemediğinden kafasını göğsünden kaldırdı.Önce alnına sonra burnuna en sonda minik dudaklarına masum öpücükler kondurdu.Islanmış kirpikleri daha güzel yapıyordu onu.Sanki birileri onları dinliyormuş gibi sesini alçattı.

-Çok güzelsin.

Cho Hee birkez daha gözlerini kırptığında akan gözyaşını parmağıyla sildi hemen.

-Artık ağlamak yok tamam mı?

Kafasını salladığında dudakları birleşti.Dudakları birleşir birleşmez yurdun bahçesini aydınlatan lambalar söndü, onun yerine ikisini güvenliğin el feneri aydınlattı.

-Sen napıyorsun burda!

Yoongi aceleyle ayrıldı.Kalkıp çıkışa doğru koşarken güvenlik peşindeydi.Bahçeyi saran tellerden atlarken bağırdı.

-Seni çok seviyorum Cho Hee!

Minik kediye yaptıkları ev bitmişti.Tae yemekten sonra Jungkookla birlikte uyuduğu için bütün işi Jimin ve Hoseok yapmıştı.

Babalarının da bu yavruyu fazlasıyla sevmesi onları multu etmişti.Ondan hoşlanmayan tek kişi Seokjindi.

Evdeki en yumuşak havluları saç kurutma makinesiyle ısıtıp bir sepetin için tıktılar.Sonra aşağıya inip koliferin yanına serdikleri gazetenin üstüne koydular.

Minik yavru şimdi sıcacık bir yatağa sahipti.Onu oraya koydukları an uykuya dalmıştı.Jiminin ondan ayrılma gibi bir niyeti yoktu.Yanına uzanıp uyuyan kediyi parmaklarıyla sevdi.

Seokjin kollarını birleştirmiş koltukta oturuyordu.

-Sadece kış bitene kadar bakacağız Jimin.

-Hı-hı.

Oğlunun onu dinlememsine sinirlenerek odasına girdi.Kedilerden nefret ediyordu.

Yatağa oturdu.Namjoon kitabının son sayfalarını okuyordu.

-Ne oldu?

-Şu kediye sinir oluyorum.

-Neden?Çok tatlı ki.

-Değil! Pençelerini gördün mü sen?

Namjoon tebessümle doğruldu.

-Korkuyor musun sen yoksa?

-Ne korkması?Saçmalama.

-Korkuyorsun işte.

Seokjinin geniş omuzlarından tutarak onu iki saniyede yatakla kendisi arasına almıştı.Yüzündeki sapıkça sırıtma geçmiyordu bir türlü.

-Kapı açık.

-Olsun.

-Şu alnımdaki iz varya.

Namjoonun gözleri Seokjinin yüzünü daha güzel bir hale getiren yara izine kaydı.Tam üstüne bir öpücük kondurdu.

-Nolmuş ona?

-Onu kedi yaptı işte.Küçükken...

-Bizim kedimiz öyle birşey yapmaz.

-Nerden biliyorsun yapmayacağını?Ya geceleri gelip koluna bacağına cırmık atarsa?Sonra sabah uyanırsın bir bakmış-

Seokjinin uzun nutku Namjoonun dudakları ile kesildi.Ayrıldığında fısıldadı.

-Sana geceleri sadece ben cırmık atabilirim.

Yoongi bir yandan yürüyor bir yandan da deli gibi gülüyordu.İnsanlar ona bakıyordu ama umrunda değildi.

Saçma sapan gülerek yurdun bahçesine girdiğinde gerçeği hatırladı.Bütün kapılar kitliydi.

-Siktir.

Telefonunu çıkartıp onu alması için Dong Hyun'u aradı.Açmayınca birkez daha küfretti.

Ne bok yiyeceğini düşünüyordu ki uzun binanın yanındaki hareketlenmeyi gördü.Oraya doğru koştuğunda üç beş kişinin kaçmaya çalıştığını gördü.Yoongiyi görünce paniklediler.

-Siktir biri var!

-Küfretmek yakışmıyor fazla.

Alay etmek hoşuna gitmişti.

-Yangın merdivenin kilidini nasıl aldınız?Bu nasıl bir azim?

Güldü.Karşısındakileri fazla sinirlendirdi.

-Sesini alçatsana gerizekalı!Ne istiyorsun söyle.

-Kapıyı kitleme.Ben gireyim.Ondan sonra.

-Para falan istemiyor musun?

-Senin paranı ne yapayım ben?

-İyi tamam.

Kapıyı tekrar kitlemeden hepsi aşağıya indiler.Yoongi içeri girdiğinde kilidi ve sinirli sesi duydu.

-Bizi görmedin.

Hızlıca kendi odalarına girdi.Güvenlik kameralarını kimsenin izlediği yoktu.O yüzden rahattı.Cebinden anahtarını çıkartıp kapıyı açtı.Dong Hyun yoktu.Banyonun ışığı açıktı sadece.

Kabanını atıp yatağa girdi.Birkez daha olanları hatırlayınca gülümsedi.

Birkaç dakika daha Cho Hee'yi düşündü.Sonra çişi geldiğinden banyoya yöneldi.

-Dong Hyun çık artık!

Ses gelmeyince sinirlendi.

-Utanmana gerek yok!Çık hadi.

Birkaç kez kapıyı zorladı.Ama kitliydi.Sonra zaten zar zor kapanan eski kapıyı fazla zahmete girmeden sertçe ittirdi.

Gördükleri pek de iç açıcı şeyler değildi.Gözleri büyürken istemsizce bağırdı.

-Ha siktir!

BANGTAN FAMİLY¹✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin