İyi okumalar. Düşünceleriniz benim için önemli🧡
3. BÖLÜM
Son bir gayret bandajı sıktığımda bu defa nefessiz kalınca isyan edercesine ofladım. Bandajın açılıp elimde kalmasıyla sinirle yerimde tepindim.
"E ama yeter ya!" diye söylenip aniden avazım çıktığı kadar bağırdım.
"Anneeeeee!"
Bir kaç saniye sonra annem banyonun kapısını tıklatıp "Ne oldu kız? Yine neye cırlıyorsun?" diye söylenince kapının kilidini açıp gözlerimle 'içeri geç' işareti yaptım. Annem söylenerek banyoya girince tekrar kapıyı kapatıp "Sar şunu üstüme kurban olayım. Cinnet geçireceğim artık." Diye yalvardım.
Annem bir elimdeki uzun ve kalın bandaja bir de vücudumun üst kısmına baktı.
"Niye sarıyorsun kız bunu? Gerek yok, zaten ufacıklar." Deyip kıkırdayınca gözlerimi kısıp burun kıvırdım.
"Valla fabrika sensin, ürün ben. Senin ayıbın. Dalga geçeceksen kendinle geç. Bu güne kadar bir zararını görmedim ben bunların" diyip gözlerimle göğüslerimi gösterdim. Sporcu atleti de giymiştim ki iyice düz görünsün ama bandajı sarmadığımda yine de belli oluyordu.
"Bana bak kız, siz bunca zaman bizi mi kandırdınız acaba? Yoksa Deniz gerçekten sen misin? Bunca yıl bizi kandırdıktan sonra yerine dönmeye mi karar verdin?"
Annemin saçma sözlerine ve imalarına gözlerimi devirip "Valla ilgi göremediğim için bir prenses gibi değil de tamirci çırağı gibi büyümenin suçlusu da ben değilim. Sonuçta hayatı kendi başıma öğrendim." Dedim içimdeki kırgınlık sesime yansımasın diye alayla. Ama annemin gözleri bulutlanınca tüm çabama rağmen içimdekileri gördüğünü anlamıştım.
O bir şey demeyince ben de bir şey demedim. Evet, Deniz hasta bir çocuktu. İlgiye muhtaçtı. Hastane köşelerinde geçirdi tüm çocukluğunu ama ben de çocuktum. Ben de Deniz kadar olmasa da ilgiye muhtaçtım. Anneannemlerde dayımların elinde büyüdüğümü düşünürsek bu halime şükretmeleri lazımdı. En azından kıraathane masalarında okey taşı gizlemiyordum.
Annem sardığı bandananın uçlarını sıkıştırdıktan sonra çekildi.
"Nefes alırken rahat mısın kızım?" diye sorunca başımla onayladım.
"Fazla uzatma bu işi. Baban da haftaya geliyor. Bir kaç kanıt topla, şikayet edelim." Dediğinde kaşlarımı kaldırıp 'Ciddi misin?' bakışı attım anneme.
"Anne, bunlar adam öldürse, babaları sayesinde öldürdükleri adamı mezardan çıkarıp hapse koyarlar. Sence şikayet bir işe yarar mı?"
"Madem öyle, Deniz'i okuldan alırız. Başka bir okula gider. Niye sen tehlikeye giriyorsun?" diye tersledi bu defa. Yanaklarını öpüp Deniz'in tişörtünü kafamdan geçirirken konuştum.
"Deniz'in hayaliydi bu anne, okuldan alamazsınız. Korkma bana bir şey olmaz. Hallederim ben."
Evden çıkıp otobüs durağına doğru yürümeye başladığımda telefonuma mesaj geldi.
*Benim bir işim çıktı saat 2 gibi buluşsak olur mu?*
Durağa gelince cevap yazdım.
*2 olmaz da 4 gibi buluşalım.* yazıp yolladım.
Deniz'in dersi aslında saat 4'te bitiyordu ama hocanın son dakikaya kadar ders işlediğini sanmıyordum, o yüzden yetişirdim sanırım.
Okula geldiğimde son günlerde olduğu gibi yine bakışlar üzerimdeydi. Fakat bu bakışlar öyle sandığınız, hayal ettiğiniz gibi hayranlık dolu değildi. Hepsi nefret doluydu. Çünkü ilk gün demiştim onlara 'Para değil beyin lider olacak' diye. Hepsi de beyinsiz olduğu için ve paraları bol olduğu için haliyle düşman taraf oluyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜZEL DELİKANLI(TAMAMLANDI)
General FictionBu hikaye bir kadının hikayesi değildi. Bu hikaye bir erkeğin hikayesi de değildi. Bu hikaye erkek kılığına giren bir kadının hikayesiydi. Bu hikaye ikiz kardeşi Deniz'in kılığına giren Derya'nın hikayesiydi. Mükemmel planının tek kusuruydu Fırat...