İyi okumalar🧡
9.BÖLÜM
"Ne yapacaksın dövüşüp de? Onun yerine dikiş nakış kursuna yazıl. İleride daha çok işine yarar." Demişti annem.
Hiç şüphesiz en iyiyi, en doğruyu aileler bilirdi. O zamanlar annemi haklı bulmuştum ben de. Bulmuştum bulmasına ama hevesim vardı işte tekmeye yumruğa. Orta yolu bulmuştum ben de. Hem tekvandoya hem de dikiş nakış kursuna yazılmıştım. Eh bunun için de 3 aylık tatilimin yarısından fazlasından vazgeçme fedakarlığında bulunmuştum.
Belki bunu başkasının benim için söylemesi daha doğrudur ama mütevazi olamayacağım. 10 parmağımda 15 marifet vardır benim. Hem neden mütevazi olacakmışım? Deniz, Rüzgar ve Yeşim evde yatarken ben sabahın şafağında yollara düşerdim. Çünkü öğleden sonrası çoktan kapılmış olurdu. Ya da bize öyle söylerlerdi bilemiyorum. Yine de pişman olduğumu söyleyemeyeceğim. Dikiş nakış öğrenmek her zaman işime yaramıştı ama tekvando da bugün o kavgadan sağ salim çıkmamı sağlamıştı. Her ne kadar bunu söylemek beni rahatsız etse de 'Fırat' ile benim yani bizim sağ çıkmamızı sağlamıştı.
Bu yüzden bu hayatta öğrenilen hiç bir şeyin boşa olmadığını düşünüyorum. Sadece doğru yerde doğru hamleyi yapmak ve doğru bilgiyi kullanmak gerekiyordu.
"Gözün çok kötü görünüyor. Neden hastaneye gitmedin?" diye soran Fırat'a çevirdim bakışlarımı. Zorla beni eve bırakmaya karar vermişti. Karar vermişti diyorum çünkü fikrimi sormamıştı. Bu yüzden Deniz'e mesaj atıp olası bir karşılaşmayı önlemiştim. Fakat Fırat'la aynı arabada olmak bana aşırı rahatsızlık veriyordu. Bunu her ne kadar aramızdaki, daha doğrusu Deniz'le aralarındaki husumete dayandırsam da farklı bir rahatsızlık olduğunu inkar edemiyordum. Yine de inat edince karşı koymak çok zordu.
'Ya da senin *ona* karşı koyman zordu.' Diyen iç sesime kulaklarımı tıkayıp Fırat'a cevap verdim.
"Gitmediğimi nereden çıkardın?" Tabi pek cevap gibi değildi ama...
"Çünkü ilk andakinden çok daha kötü duruyor." Dedi bir an gözlerini bana çevirip yola dönerek. Evet, tamam gitmemiştim ama buz koymuştum ve gözüm ilk an görmüyordu ama şimdi görüyordu.
"Yo, hiç de bile. İlk an görmüyordum ama şimdi görüyorum."
Güldü.
Evet, güldü. Hiç beklemiyordum. Daha önce kahkaha atmıştı. Sırıtmıştı. Ürkütücü şekilde bile gülüşünü görmüştüm ama bu kadar temiz, sıcak bir şekilde ilk kez görüyordum. Küresel ısınmanın etkisi altındaki buzullar gibi erimişti içimde bir şeyler. Başımı hızla iki yana salladım.
Ne diyordum ben Allah aşkına? Ne olmuştu bana böyle?
"İndir beni. Kendim giderim evime. Tutturdun illa ben götüreceğim diye. Anın adrenaliniyle çok itiraz edemedim. Niye sen beni evime götürüyormuşsun hem?"
"Deniz sen iyi misin? Ne oldu birden bire?" diye sorduğunda kemerimi çözüyordum.
"Gayet iyiyim." Dedim hiç ona bakmadan. Ama biraz daha saçma sapan düşünmeye devam edersem hiç iyi olmayacaktım. Kendime bile itiraf dahi edemediğim şeyler olmaya başlamıştı ve bu her ne ise 'Şey' diye kalmaya devam etmeliydi.
"Saçmalama, gidiyoruz işte. Hem teşekkür mahiyetinde kabul et işte."
"Güvenmiyorum sana! Hiç birinize güvenmiyorum. Benimle ilgili her şeyden uzak durun. Evimi öğrenip pisliklerinize ailemi de mi katacaksınız?" deyip kapıyı açmaya çalıştım ama kilitliydi.
"İndir beni Fırat!" diye tekrar ikaz ettiğimde hızla arabayı sağa çekti.
"Manyak mısın lan sen? Ne sanıyorsun bizi,Mafya falan mı?" dediğinde kapıyı açıp indim. Kapıyı kapatmadan da son sözlerine cevap verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜZEL DELİKANLI(TAMAMLANDI)
General FictionBu hikaye bir kadının hikayesi değildi. Bu hikaye bir erkeğin hikayesi de değildi. Bu hikaye erkek kılığına giren bir kadının hikayesiydi. Bu hikaye ikiz kardeşi Deniz'in kılığına giren Derya'nın hikayesiydi. Mükemmel planının tek kusuruydu Fırat...