Benim aşkım Everest'ten bile büyük

7K 590 91
                                    

25

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

25. Bölüm

Dünya var olduğu günden bu güne kadar vardı sınıfsal ayrımlar. Önce muhtemelen ilk canlılar arasındaydı bu sınıf ayrımı. Güçlülerin, zayıfları ezdiği bir düzen oluşmuştu. Muhtemelen büyük dinozorlar küçükleri her daim yeniyorlardı... En azından başa baş kavgaları büyüklerin kazandığına eminim...

Bu düzen ilk insanlarla bizim cinsimiz içinde de devam etti. Büyük balık küçüğünü her daim yemek olarak gördü... Kendinde onu yeme hakkı olup olmadığını sorgulamadı bile... İnsanlar para için yaşıyormuş gibi görünebilir ancak karnı tok olan herkesin arzuladığı en nihai hedef güçtür. Bu bir canlının yaratılışındaki en temel içgüdüydü sanırım... Para sadece buna perdeleme yapıyordu o kadar... Hatta para da bu uğurdaki en güçlü araçtı.

21. yüzyılda hemen her ülkede Cumhuriyet ve Demokrasi hâkimken büyük balık-küçük balık meselesi masal kitaplarında kalmış gibi duruyordu ancak böyle olmadığını Deniz'in günlüğünü okuyunca anlamıştım, hayır, tam olarak o okula girdiğim an anlamıştım.

Anlamak ve kabul etmek aynı anlama gelmiyordu. Böyle bir şey ne anlaşılır ne de kabul edilebilirdi... Kabul etmediğim gibi anlayış da gösteremezdim. Göstermedim de ve onlara eşit olmadığımız tek noktanın banka hesaplarımız olduğunu göstermeye çalıştım. Ancak onlar da bunu anlamadı ve kabul etmedi... Ve savaşımız başladı...

Daha önce saldırı altındaydık ve ben karşılık verince bu savaşa döndü demek daha doğru olur. Ve savaşlarda tek bir tarafın canı yanmaz... Canımızı yaktıkları kadar yaktım canlarını. Masum değildim ama haklıydım verdiğim mücadelede.

Kabul etmediğim şuydu; Zenginlerse zenginlerdi bunun bizimle ne alakası vardı? Paraları varsa ne olmuştu? Bize sadaka olarak vermiyorlardı ya o parayı! Bizim karnımızı doyurup giydirmiyorlardı ya! Sadece paraları vardı! Kabul etmiyordum! Hizmetçilerine dahi böyle davranamazlar onlar! En nihayetinde verdikleri paranın karşılığını alıyorlardı. Ama Deniz'e hiçbir faydaları yoktu buna rağmen nasıl hor görürlerdi onu?

O yüzden yaptığım hiçbir şeyden pişman değilim. Hepsini hak etmişlerdi, bizim aksimize... Çok vicdanlı biri olmadığımı kabul etmekle birlikte yine de onlar kadar içim kararmadığı içindi yine de hallerine üzülmem...

Bu hikâyenin en beklenmedik yanıydı Fırat Kandemir... Hikâyenin başrolü ve en nefret ettiğim kişiydi benim... Nasıl oldu da dokundu kalbime anlamıyorum...

Tam olarak bendeki anlamı ne zaman değişti, onu da kestiremiyorum. Biz o kadar imkânsızdık ki, o kadar başka dünyaların insanları ve o kadar zıttık ki...

Şimdi yaşadığım her şey çok güzel bir rüya gibi geliyordu. Uyanacak, Yeşim, Rüzgâr ve Deniz'den ibaret olan hayatıma geri dönecekmişim gibi hissediyordum ancak her defasında yaşadığım her şeyin gerçekliğini onun temaslarıyla idrak edebiliyordum. Şimdi olduğu gibi. Dudaklarını şakağımda hissediyordum. Bir rüya bu kadar gerçek olamazdı...

GÜZEL DELİKANLI(TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin