İyi okumalar 🧡
8.BÖLÜM
Kıyametten önce son sessizlik hakimdi Bozadalı'ya. Bugün sanki kuşlar da olacakları biliyormuş gibi sessizdi. Fakültenin önündeki banklardan birine oturmuş, üstümdeki bakışlara, aldırmadan mahşerin dört atlısını izliyordum. Mahşerin dört atlısı derken, yakında çıkacak mahşerden bahsediyordum.
Üç gündür tüm okul o akşam partide olanları yüzüme bakarak kendi aralarında konuşuyor, böyle iğrenç bir olayda bile benimle dalga geçiyordu. Ama artık alışmıştım.
Biliyordum, hepsi kötü insanlar değillerdi. Sadece yetiştikleri hayat o kadar kötü ki onlara kötü kavramı çok önemli gelmiyordu.
İfadesiz bakışlarımı üç gündür olduğu gibi dördünün üzerinde dolaştırıyordum. İlk başlarda umursamıyormuş gibi yapsalar da, sinirleri bozulmaya başlamıştı.
Zaten amacım da buydu. Psikolojik baskı...
Bugün en büyüğü olmasa da büyük gündü. Dörtlüden ikisi için idam sehpamız hazırdı, bugün de diğer ikisi, belki şanslıysak dördü için bir şeyler bulabilirdik.
Her ne kadar Taner gelip özür dilese de, o gece yaşananlardan hiç bir şekilde haberi olmadığını söylese de inanmıyordum. Belki doğru söylüyordu ama ben inanıp inanmayacağıma karar vermekte özgürdüm ve inanmamayı tercih ediyordum.
Hem inansam ne olacak ki? Daha önce Deniz'e yaptıkları şeyin intikamı ne olacaktı? Önceden de ince düşünceli, duyarlı biri değildim ama bu dörtlüye karşı asla vicdan yapmayacaktım.
Belki bu intikamın sonucu birilerine çok kötü patlayacaktı. Belki hayatı bitecek, belki kendi eliyle bitirecekti hayatını. Onlar için ne ifade ederdi bilmiyorum ama ben olsam bununla yaşayamazdım.
Rüzgar'ın 'kullanmayı düşünmüyordum' derken kast ettiği şeyi o görüntüleri izledikten sonra anlamıştım. Eğer bu olayı yaşamasaydım belki ben de kullanmayacaktım. Deniz'e yaptıkları şey en ağırı sanıyordum ama daha ağırını ben onlara yapacaktım.
Ama ben haklıydım. Bu pisliği ben başlatmamıştım ve onların yaptığını asla yanına bırakmaya niyetim yoktu.
Fırat'ın kasılan yüzünü oturduğum yerden bile gayet iyi görüyordum. Birden hızla bana doğru gelmeye başladı. Taner'in onu durdurmaya çalışıyordu ama o onu duymuyordu bile. Bakışlarını bana sabitlemiş hızlı adımlarla yaklaşıyordu.
İfadem o kadar düzdü ki dudağımın kenarı ufacık kıvrılınca kahkaha atıyormuşum gibi etkilemişti Fırat'ı. Çünkü öfkesinin katlandığını bahçedeki herkes fark etmiş, fısıldaşmaya ve bize yanaşmaya başlamışlardı.
"Bana bak lan! Öyle psikopat gibi sürekli bizi izleyeceğine hamleni yap! Senden korktuğumuzu mu sanıyorsun? Manyak psikopat!" diyerek üstüme atlamaya kalktığında Taner araya girdi.
"Abi saçalama! Ne yapıyorsun?"
"Bırak lan beni? Bakalım yaptığı adamlık edebiyatı kadar adam mı? Öyle psikopat gibi sadece bakacağına ne yapacaksan yapsana!"
Bankta yayılıp kollarımı banktın sırtına yasladım.
"Korktuğunuzu sanmıyorum tabi ki... Görüyorum. Nasıl korktuğunuzu görüyorum ve bu bana zevk veriyor. Elbette hamlemi yapacağım ama öyle eğlencelisiniz ki oyun bitsin istemiyorum." Dedim sesime hafif bir keyif katarak.
Üç gündür yaptığım bir diğer şeyse bilgisayar başında en gıcık dizi oyuncularını izleyerek sabahlamak olmuştu. Ve ben en gıcık olanların en kötü olan değil de en kayıtsız olanlar olduğuna karar vermiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜZEL DELİKANLI(TAMAMLANDI)
General FictionBu hikaye bir kadının hikayesi değildi. Bu hikaye bir erkeğin hikayesi de değildi. Bu hikaye erkek kılığına giren bir kadının hikayesiydi. Bu hikaye ikiz kardeşi Deniz'in kılığına giren Derya'nın hikayesiydi. Mükemmel planının tek kusuruydu Fırat...