Ece'den...
"Kabul et, kabu et,...," Etraftan sesler yükseliyordu. Caner'e döndüm. Son kez sordum.
"Var mısın kocacığım. Eğer ben kazanırsam hiçbir kadınla olmayacaksın! Tek bir kadınla bile birlikte olmayacaksın, burada herkesin gözü önünde kabul ediyor musun?" dedim. O stersli gözüküyordu ve "kabul ediyorum." dedi. "İşte bu!" diye bağırdım. Caner "dur bakalım daha kazanmadın, erkenden sevinme" dedi. O nederse desin kazanan v-ben olmalıydım. Önümüze on beş bardak votka koydular. İlk beş bardağı ikimizde rahatlıkla içtik ama beşten sonra ben zorlanmaya başlamıştım. Caner'e baktığımda hiç etkilenmemiş duruyordu ama kararlıydım ben kazanacaktım. Diğer beş bardağı daha içtik. Artık o da zorlanıyordu ama belki ben biraz daha fazlaydım. O içmeye devam etti. Bana:
"İyi aile kızı ha! Acaba bütün köylü kızları senin gibi votka içiyor mu?" dedi. Ben:
"Neden olmasın? Hayatın da kaç köylü kızı tanıdın sanki." dedim. O gülmeye başladı.
"Hala itiraf etmiyorsun yani." dedei. Ben:
"Neyi?" diye sordum. O:
"Hadi ama Ece. Sen bir köylü kızı değilsin. Hatta bence iyi aile kızzı da değilsin?" dedi.Ben:
"Ne fark eder? Sonuçta senin karınım ve bu iddayı ben kazanacağım." dedim. O tekrar gülümsedi ve "üzgünüm karıcığım ben kazanacağım." dedi ve elindeki votkayı bir yudumda çekti. Bende restleşerek bir yudumda votkamı çektim. Şimdi ikimizde 12. bardağa gelmiştik ama bu sefer ki o kadar kolay değildi. Şimdi ikimiz de içmekte zorlanıyorduk. Ben nefes aldım ama kafam sallanmaya başlamıştı bile. İsteyerek yapmıyorrdum ama iştemeyerekte yapmıyordum. Sanırım sarhoş olmuştum. Gözlerim bulanıklaşmaya başladı. Herkes bana "iç, iç, iç,...," diye bağırıyordu ama daha fazlasını kaldıramayacak durumdaydım. Caner'de benden farksızdı. O da içmekte zorlanıyordu ve gözleri bulanıklaşmaya başlamıştı yani sanırım. Çünkü gözleri dönüyordu. Fırıl fırıldı. 15. bardağı elimize aldığımızda ise ikimizde birbirimize bakıyorduk ama ne gördüklerimizi fark etmiyorduk. Caner elini benim sağıma çevirdi sanırım beni çift görmeye başlamıştı ve konuşmaya başladı. Sarhoş olduğu için kekeliyordu. "Senin açııııı- ğı-nı yaka..." dedi ve kafasını masaya gömdü. Ben'de son bir gayretle 15. bardağı da bitirdim. Sonra "olleeyy, oley o..." bende kafamı masaya gömdüm.
Sabah uyandığım ev tanıdık değildi. Bir yatağın üzerindeydim. Yanım boştu ama burası neresiydi? Üzerim giyinikti. Kendimi biraz toparlayıp odadan çıktım. Boş bir koridorda dolanıyordum. "Kimse var mı?" diye bağırdım, ses yoktu. Koridorun sonu mutfaktı. İçeri girdim. İçeride biri kahve içiyordu ve bana arkası dönüktü. Bana doğru döndüğünde gördüğüm yüzle şaşkına döndüm.
"Gürkan!" diye bağırdım. O:
"Günaydın, köylü kızı." dedi. Alay eder gibi bir tavrı vardı. Benim Gürkan'ın evinde ne işim vardı. Gürkan benim eski sevgilimdi. Bir ara bizzim salona antremana gelirdi. Sonra biz çıkmaya başlamıştık. Beni üçüncü sınıf bir mankenle aldatınca onu terk etmiştim. Ama şimdi.
"Benim burada ne işim var?" diye sordum. O:
"Kocanla birlikte sızınca sizi buraya getirdim." dedi.
"Bizi mi? Yani Caner'de burada mı?" diye sordum. O gayet rahat:
"Evet, salonda uyuyor." dedi. Ben:
"Yinede bizim senin evinde ne işimiz var? Caner'le tanışıyor musunuz?" dedim. O sırıtarak:
"Evet. Arkadaşız." dedi. Ben:
"Nasıl arkadaş? Yakın mısınız?" diye sordum. O:
"Evet, yaklaşık yedi senedir birbirimizi tanıyoruz." dedi. Sonra gözlerini kısıp bana dikkatlice baktı. "Söylesene Ece, beni tek bir hatamla silmişken onu nasıl affedebiliyorsun? Geçen gece de onun için şarkı söylemiştin." dedi. Ben şaşkınlıkla ona bakıp:
"Sende mi oradaydın?" diye sordum. O:
"Evet ama sadece uzaktan inceledim." dedi sonra "hala cevap vermedin. Ben senin için bu kadar kolay vazgeçilebilecek biri miydim?" diye solrdu. Ben:
"Konuyu çarpıtıyorsun, bu ilişkiye ihanet eden sendin. Ben değil." dedim. O:
"Evet ama sen birlikteliğimizi ilerletmek istemiyordun. Bende bir erkektim benim de ihtiyaçlarım vardı." dedi.
"Ah! Üste çıkmakta üstüne yok ama sen hiç benim açımdan bakmadın. Annesiz babasız tek başına kalmış biriydim. Ben kendimi korumazsam kim beni koruyacaktı? Hem zaten artık bunlar çok geride kaldı. Şimdi bitmiş bir ilişki hakkında konuşmak istemiyorum. Ayrıca artık ben evli bir kadınım." dedim. . "Evet artık evli bir kadınsın." dedi yılmışçasına. Sonra devam etti. "Ece Caner'i tanırım o evlilik için uygun biri değil. Daha dün bana senden boşanmak istediğini söylewdi." dedi. Bu durum sinirimi bozmuştu.
"Evet bana da söyledi ama o ne derse desin, ben boşanmayacağım. Hatta bu konuda iddaya bile girdik. Dünde onun bir parçasıydı." dedim. O:
"Hadi ama Ece! O vazgeçmez daha önce iki karısından boşandı, senden de boşanacak. Ondan önce sen bitirmelisin. Bu işin sonunda sen acı çekeceksin. Daha fazla ileri gitmeden boşanmalısın." dedi. Ben sinirle:
"Ondan boşandıktan sonra ne olacak? Seninle olmamı bekliyorsan şimdiden söyleyeyim öyle birşey olmayacak." dedim. Oldukça kararlıydım. O:
"Peki onunla ne kadar birlikte olmayı planlıyorsun. Filmlerdeki "ömür boyu beraber mutlu yaşadılar." jeneriğinden etkilendiysen boşuna ümitlenmişsin. Allah aşkına Ece sen bile yalansın. Köylü kızı, iyi aile gelini. Sen bu musun? Bütün yalanlar ortaya çıktığında Caner bu evliliği istese bile Ali amca seni kapıya koyacak. O adamı tanıyorum. İnan bana mutsuz olacaksın." dedi. BEn sinirle ayağa kalktım.
"Kimse bunu bilmeyecek özellikle de Caner!" dedim bağırarak.
"Ben neyi bilmeyecekmişim?" arkamı döndüğümde Caner kapı kirişine dayanmış bizi dinliyordu. Şimdi ne diyecektim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İYİ AİLE Gelini (!) ...
Roman d'amourKocasına ilk görüşte aşık olan bir kadın. Her zaman boşanmayı düşleyen çapkın bir adam. Ama karısı herkesin gözünde mükemmel bir eş. Anlayışlı, sabırlı iyi kalpli, iyi bir ev hanımı, güzel bir kadın. STOP! Bazı şeyler yanlış. Öncelikle sevgili ge...