"KAYMIŞ YILDIZIN DİLEĞİ"

70 11 1
                                    

     Yemeğimizi yedikten sonra birlikte masayı topladık. O mutfakta işlerini hallederken biraz dinlenmek için koltuğa uzandım. Yine düğüm olmuş şeyleri çözmeye çalıştım. 'Canımdan can aldın' ne demekti onun dilinde? Düşündüğüm tek şey buydu. Gece kaç renk tonu daha barındırıyordu kendinde? Akıl perdesini kaldırmaya cesaret edemiyordum biraz. Ne olabileceğine aklım bile ermezken perdesini açıp gerçeklerle yüzleşemezdim herhalde. Belki de delirirdim. Öyle bir rivayet vardır ya: Akıl perdesini açtığın an delirirsin, yaşamak istemezsin. En son isteyeceğim şey bu galiba.

"Ne düşünüyorsun?" Kapı eşiğinde duran Geceye doğru döndüm. Yine özel tebessümüyle bana bakıyordu. Gülümsedim. "Hiç." dedim. Cevabıma inanmayarak yanımdaki boşluğa oturdu. İnanmadığı bakışlarından belliydi. 

"Beş dakikadır seni izliyorum. Beş dakikadır varlığımdan haberin yoksa kesin bir şeye dalmışsındır. En azından öyle tahmin ediyorum." dedi cevabıma karşılık. Ani bir hareketle yattığım yerden doğruldum. "Gelsene benimle bi" dedikten sonra Gece kalktı. Bende doğrulduktan sonra Gecenin elinden tutup dışarıya çıkarttım. İşaret parmağımı kara gökyüzüne doğru tuttuktan sonra, 

"Baksana. Görüyorsun değil mi gökyüzünü?" diye sordum. Başını beni onaylarcasına salladıktan sonra, "Sence içinde kaç karanlık daha vardır? Hemde onlarca yıldıza ve bir aya rağmen?" diye sordum. Sorumu birkaç saniye idrak edemedi. Anladıktan sonra dudaklarını cevap vermek için araladı.

"Tek bir rengi var. Sadece birden fazla geceye eşlik ediyor karanlık. O ay ve yıldızların farklı bir anlamı var." dedi. Fazla meraklı davranmak kesinlikle doğamda yoktu ama zaten her şey doğam dışı gerçekleşmiyor mu?

"Kaybolanların yolunu mu aydınlatıyorlar?" diye sordum. Gözleri pek dalgın bakıyordu. Anlamıştı ikimizden bahsettiğimi.

"Hayır." Derin bir nefes aldı ve seslice dışarı verdi. "Henüz bunun cevabını kendime bile veremedim. Senin başka bir düşüncen var mı?" Biraz düşündükten sonra aklıma gelen kelimeleri cümleler dışında söyledim.

"Dünyadan giden insanlar birer yıldıza dönüşüyor bence. Bu kadar yıldız aynı anda dünyayı izleyemez çünkü." Biraz düşündükten sonra, "En fazla parlayanlar peki? Onlar ne anlama geliyor?" diye sordu. 

"Onlar," dedim düşüncelerimi toparlayarak. "Onların açıklaması çok acımasızca olur. Kelime dağarcığım yetmez. Sana şöyle açıklayayım o zaman. İnsanlar en parlak yıldızı gördükçe onu sahipleniyor. 'Bu benim yıldızım olsun' diyor. Onlar, başkalarına ait. Başka kalplere. Henüz onları açıklayacak kadar hissizleşemedim. İkimizden birisi, birgün itiraf etsin birbirimize." dedim.

"O zaman bizim rivayetimiz de bu olsun. Bizim yıldızımız, can bulmak için kaysın. Bizim dileğimiz onların sahip olduğu kalplere akması olsun. Biz onları sahiplenmeyelim, onlar biz olsunlar. Olur mu?"  Hani insan bazı anlarda zamanı durdurmak ister ya. Bende zamanı durdurmak istedim o an. Bunları söylerken gözleri öyle bir parladı ki sanki bir yıldız onun gözlerine kaymış gibi. Birgün demiştim ona 'Sen yıldızları izle. Bende gözlerindeki yıldızı.' O an anladım işte gözlerinde birçok yıldızın olmasını.

"Aslında," dedi Gece bana doğru dönerek. "Yıldız kaymıyor. Göktaşı düşüyor." Ben bilmiş edasıyla yüzüne bakmaya devam ettim. "Biliyorum. Eğer ileride yıldız kayarsa ilki bizim için olacak. İkimiz için kayacak. Bütün yıldızlar söz verdi bize. İlk ve son dileğimizi yerine getirmek için." dedim. "Birbirimizden başka hiçbir şey dilemeyelim biz. Benim senden başka hiçbir şeye ihtiyacım yok." dedi Gece koyu karanlığı delecek gözlerle. "Dilemeyelim" dedim yine saklandığım yeri belli edercesine.

HİÇLİKTEN GELEN SONSUZLUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin