Eğer karanlığına
Işığım ile kabul etmesen,
En güzel karanlığı bilemeyecektim.
Eğer bu bir veda ise
Karanlığından kaçmaya çalışan
Gece gibi hissedeceğim.Bugün günlerden 10 Haziran Pazar. Yani Gece hayatıma dahil olalı tam bir yıl oldu. Günümün tamamını tabii ki Gece ile geçirmeyi planlıyordum. Tabii daha ne yapacağımıza karar bile vermemiştim. Sadece ona sürpriz yapmak istiyordum. Mutlu olacağı küçük bir sürpriz. Tabii bu konularda hem becerikli hem de beceriksizdim. Dahası söz konusu Gece olunca ne yapacağımı bilmiyordum. Tam telefonumu elime alıp Emre ve Rüya'yı arayacaktım ki en son küs olduğumuz aklıma gelince telefonu bırakmıştım. Tek düşünebildiğim Geceyi akşam yemeği için ikindi vakitlerinde yemeğe götüreceğimdi. Ondan önce bir balerin gösterisi için iki bilet aldım. Bu ona sürpriz olacaktı. Sadece yemeğe gideceğimizi söyledim. Ona saati erken söylemiş olsam bir şey değişmezdi herhalde. Taksiyle gelmesini ve güzel bir elbise giymesini ama topuklu ayakkabıyı unutmamasını söyledim. Biraz oflasa da kabul etti.
Banyoda kısa bir duş aldıktan sonra dolabımda ki takım elbiseyi giymeye başladım. Boynuma papyon taktıktan sonra ayakkabılarımı giydim ve evden çıkmadan önce telefonumu, cüzdanımı ve anahtarlığı cebime koyduktan sonra aynada kendime bakmaya başladım. Saçımı tarayıp şekil verirken ıslık çalıyordum. Parfümümü de sıktıktan sonra ceketimi giydim ve çıktıktan sonra kapıyı kapattım. Taksiyle balerin gösterisinin olacağı yere geldim. Bir süre kapının girişinde Geceyi beklemeye koyuldum. Sanırım ben yaşadığım günlerde hep Geceyi bekledim. Önce hayatıma gelmesini, sonra çağırdığım yerlere gelmesini bekledim. Seni bir ömür bekleyeceğimi bilsem de beklerim, Gece. Çünkü sen benim tüm hayatımdaki güzel şeylerden daha güzel, bir ömür harcayacağım kadar beklemeye değersin. Bir süre sonra Gece geldi. Bordo renginde elbisesini siyah bir çanta ve topuklu ayakkabıyla tamamlamış, saçına dalga dalga şekil vererek gelmişti. Onun gelmesini beklemeden yanına ben gittim. Belinden tuttum ve saçını birazcık geriye itiverdim. Yanağına öpücük bıraktıktan sonra kulağına doğru eğildim ve,
"Çok güzelsin." dedim.
"Sende fena kokmuyorsun." diye cevap verdi.
"Benim doğal kokum." diyerek gülümsedim. Bordo ojeli elleriyle papyonumu düzelttikten sonra,
"Bugün için mi bu kadar hazırlandın yoksa doğal halin mi?" diye sordu.
"Sen nasıl dersen. Haydi içeri girelim." dedim. Elinden tuttum ve alana doğru yavaşça yürüdük. Biletleri gösterip içeri girdiğimizde Gece,
"Burası yemek alanı değil ki." dedi.
"Evet." dedim. "Gözlerini kapat ve elimden tut." Açıkçası Gecenin bale posterlerini görmemesi beni biraz şaşırtmıştı. Gece gözlerini kapattı ve elimden tutunmaya devam etti daha çok sıkarak. Dümdüz ilerledikten sonra önden üçüncü sıraya oturduk. Gece gelene kadar biraz sarsılsa da oturana kadar bir şey çıkmadı. Oturduktan sonra gözlerini açtı.
"Neredeyiz?" diye sordu.
"Senin yaşamak istediğin hayalin, benimse sana yaşatmak istediğim bir yerdeyiz." dedim. Gece biraz düşündü ama nerede olduğumuzu hala anlamış değildi.
"Hatırlat da çıkışta bir göz doktoruna gidelim. Önündeki şeyi göremiyorsun." dedim. Gece sahneye doğru baktı. Sonra bir tahmin yürütmek için,
"Koca sahneyi gördüm. Tiyatroya geldik herhalde ama hiç tiyatroya gitmedim ve nasıl bir şey olduğunu bilmiyorum. Onun için bu kadar zorlandım." Gece konuşmasını bitirdikten sonra salonun ışıkları tamamen kapandı. Gece bıraktığı elimi tekrar tuttu. Günlüğünde okuduğum kadarıyla bir zamanlar karanlıktan korkuyordu ama yenmişti. Gecenin kulağına doğru eğilerek,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİÇLİKTEN GELEN SONSUZLUK
Teen FictionGece ile Aytun. Siyaha boyanmış iki kalp. Birbirlerinden oluşan tek ruh. Siyahın siyaha karşı çekimi. Birleştiklerinde hiçlikten gelen sonsuzluk bu dünya için fazla karanlık olacak. Peki kendi ütopyalarında buluştuklarında dünyaya nasıl aydınlık...