Sezen Aksu/Gidiyorum
Onu görünce nedense bir şey demeden çıkıp gitmek istedim. Konuşmak istemiyordum ama içimden bir ses de 'Konuşmalısın' diyordu. 'Konuşta içindeki alevler son bulsun'. Kendime yenilip ruhsuz bir şekilde,
"Neyin var?" diye sordum. Gözlerime öylesine derin, öylesine anlamlı bakıyordu. Bu bakışları umursamamak için bakışlarımı yüzünde gezdirdim. İçinde bitmeyecek olan deniz gibiydi. Onu böyle içten ağlarken bir kez görmüştüm o da doğum gününde idi ama ne anlamı vardı ki?
"Aytun." dedi sessizce ve bana bakmaya devam etti.
"Neyse önemli bir şey değildir herhalde." dedim ve kapıya döndüm. Onun bana böyle derin bakmasına izin vermeyecektim. Çıkmaz sokaktan dönme vakti geldi de geçiyordu. Geldiğim gibi bara tekrar dönmek için kapıya doğru adımlarken hemen kapının önüne geçti ve çıkmamı engelledi.
"En değerlin...?" dedi ve durdu. Keşke cümlenin devamını da getirseydi ama bir şey demedi. Salisesine kadar saydığım sayılar artık konuşmak için tükenince,
"Çekilir misin?" dedim.
"Aytun hani hoşça kalamazdın?" dedi. Sanki benim halimi görmüşte.
"Kalmışım demek ki." dedim hiç düşünmeden. O bana öyle derin bakarken ben ona hissiz bakışlarımı savuruyordum. Kaçamak ama bir o kadar hissiz.
"Değişmişsin." diyerek bakışlarındaki anlam yavaş yavaş kendini yitirmeye başlamıştı.
"Sen beni ne kadar tanıyabildin ki? Ya da tanıtmaya fırsat vermiş gibi değişmişsin diyorsun?"
"Haklısın." diyebildi. Bu saatten sonra daha kaç sözcükle ne kadar cümle kurulabilirdi ki?
"Bak ne yapalım biliyor musun? Birbirimizi hiç tanımamış olalım. Yani buna çalışmış dahi olmayalım. Sen zaten hiç çalışmadın bu senin için zor olmaz artık. Sahte oyununa perde arkası devam etmene gerek yok. Tamamen iki yabancıyız tamam mı?"
"Tamam." dedi. Bunu demesiyle soğuk olan kalbim iyice buz kesmişti. Hayatıma bir gece girmişti. Fakat güneş erkenden doğuverdi. Bende yeniden doğmak için kapıyı açtım ve çıktım. Nefes almam gerekiyordu. Bizimkilerin yanına doğru gitmeye başladım.
"N'oldu Aytun." dedi Rüya.
"Yok bir şey. Hadi eğlence daha yeni başlıyor." dedim ve içmeye devam ettim. Gözüm karşıya doğru kaydığında Gece masumca kaçamak olarak bize baktığını gördüm. Aslında merak ediyordum bugün neden ağladığını ama artık umurumda değildi. Hiç tanıyamadığım insanın dertleri güneş doğan hayatımın parlaklığını kısardı yalnızca. Kendimi doğan güneşe odakladığım sıra eski Aytun'dan değişen içki alışkanlığını hatırladım. Bardağımın boşaldığını fark ettiğim de sinirle barmene döndüm. "Doldursana lan." diye haykırdım. Aşırı müzik olmasına rağmen beni duymuştu ve hemen bardağımı doldurmuştu. Kafama diktim ve tekrar doldurdu. Buna dayanamayan Rüya,
"Yeter bu kadar, Aytun." dedi.
"Buna ben karar vermeliyim bence." diye onu cevapladım.
"Yürü Aytun gidiyoruz artık." dedi. Daha fazla zorlamadım. Rüya'nın ne yapacağı belli olmazdı ve bardan beni çıkartmasına izin verdim. Arabaya doğru ilerledik. Ben kafayı bulduğum için arabayı Rüya kullanıyordu. Arabanın arka koltuğuna oturdum ve hemen yanıma da Emre oturdu.
"Bize gidelim." dedi Emre. Rüya gazı kökledi ve bardan uzaklaştık. Eve gittiğimiz de hemen yattım uyudum. Fazla yorucu bir gün olmuştu. Gözlerimi kapattım ve kendimi uykunun kollarına teslim ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİÇLİKTEN GELEN SONSUZLUK
Teen FictionGece ile Aytun. Siyaha boyanmış iki kalp. Birbirlerinden oluşan tek ruh. Siyahın siyaha karşı çekimi. Birleştiklerinde hiçlikten gelen sonsuzluk bu dünya için fazla karanlık olacak. Peki kendi ütopyalarında buluştuklarında dünyaya nasıl aydınlık...