"YÜZLEŞMEK"

73 3 0
                                    

Kalbim dikenlere takılmış,
O dikenler ruhumu kanatmış.
Sarılırken sana bulaşmış, acıtmış.
Feda olsun acılarına kalbim, ruhum.

Dar sokakları yalayarak geçiyor sert rüzgar. Ağaçların çiçeklerinden ayrılmasını, sokaktaki herkesin üstündeki ceketi uçurmayı, yolda olan her şeyi farklı bir noktaya götürmeyi istiyordu. Çünkü rüzgar, hissedilmeyi seviyor. Vücudumuzu çarparak her geçişi bizi daha çok savuruyordu. Biz daha çok korunmaya çalışırken o daha da güçleniyordu. Sonra diniyor ve geride bıraktığı şeyler genelde kötü oluyordu. Bizim hissetmemiz için yaptı. Demek ki bazen zorla hissedemezsin bazı duyguları. O ensende sert bir şey gibi belirirken sen onu istemezsin. Ve o getirdiği kötülüklerin farkında olmaz. Arkasına dönüp bakmaz. Sadece çeker gider. Ya daha çok güçlenerek, ya da daha zayıf bir şekilde. Gideceğim yere doğrudan ilerlerken rüzgar engel oluyor. Ben bu duruma çok sinirleniyorum fakat ondan daha güçlü olamayacağımı biliyorum. Gittiğimde rüzgardan daha sert şeyler olacağını biliyorum ama çok geçti. Koca binanın önüne geldikten sonra demir kapıya yumruklarımı geçiriyordum.

"Mert! Allah'ın cezası aç şu kapıyı!" diye bağırıyordum ve o kapı açılmadıkça elimi daha çok vuruyordum o demir kapıya. Elim acımıyordu. Dahası acısa bile hissetmiyordum çünkü öfkem acımdan daha büyüktü. Gecenin evinden çıktıktan sonra evime gidip üstümü değiştirdim ve hiç beklemeden çıktım dışarıya. Geceyle bizi getirdiği soğuk hava deposu, onun tek bildiğim adresi olduğu için direkt buraya geldim. Mert burada mı bilmiyorum ama burada olmasa bile bulana kadar tüm İstanbul'u arayacaktım.

"Açsana şu kapıyı! Bu kadar korkak olduğunu bilmiyordum!" Ben bağırmaya devam ederken en sonunda demir kapı açıldı. Uzun boylu, zayıf bir çocuk vardı. Tam söze başlayacaktı ki yumruğumu yüzüne yerleştirdim. Sonra boğazına sarıldım ve hızlıca soluk alıp verirken demir kapıya çocuğu yasladım.

"Mert nerede?" diye sordum. Çocuk nefes alamadığı için konuşamadığını fark ettim ve ellerimi boğazından çektim. Koruma eğilip sertçe öksürdü. Konuşamadığı için işaret parmağıyla yukarıyı gösterdi. Ben koşarak yukarıya çıkan merdivenlere koştum. Koca merdiveni tek nefeste çıktım. Bu beni yoruyordu ama dediğim gibi, sinirim acımdan daha büyük olduğu için göğsümdeki acıyı umursamadım. Ben adımlarımı hızlıca atarken koridordaki adamlar silahın namlusunu bana doğru tuttu. Çevrem silahlarla çevriliyken ben adım atmadan durmuştum. Planım yoktu. Tek hamlemde o tetiğin benim için çekileceğini biliyordum. Ben kaldığım yerde dururken en sonunda bir kapı büyük bir gıcırtıyla açıldı. Adımların sesi bize daha çok yaklaşırken etrafımdaki korumalar tek tek açtı ve o adımların sesinin sahibi şu an tam karşımdaydı. Kahverengi saçı, uzun boyu ve zayıf bedeniyle karşımdaydı. Hiç sinirli gibi durmuyordu. Aksine mutlu olmuştu. Adımlarını bana daha çok yaklaştırdı ve elini uzattı. Ben onun elini tutmayıp küçümser bakışlarımı atmaya başladım. Mert elini çekti ve cebine koydu. Sol eliyle adamlarına işaret yaptı ve hepsi dağılmaya başladı.

"Hoşgeldin Aytun. Bende tam senden bahsediyorum. Uzun zamandır ziyaret etmiyorsun bizi." dedi.

"Birde ziyaret mi bekliyorsun?" Mert düşünür ifadeyle elini çenesine götürdü ve sıvazladı. Sonra,

"Evet." dedi. "Odama gel konuşalım. Seni ayak üstü ağırlamak istemem." dedi. Adımlarını geldiği yere doğru atarken ben yerimde duruyordum.

"Ben konuşacağımı burada konuşurum." Mert bir anda durdu ve arkasındaki bana baktı. Sonra gülümseyerek,

"Ah siz kendini bilmiş sanan çocuklar. Daha önce beni çok yorduğunuzu söylemiş miydim?" dedi. Adımlarını kaldığı yerden tekrar atmaya devam etti. Bende istemeyerek adımlarını takip etmek zorundaydım. Mert en sonunda açık kapıdan içeri girdi. Peşinden bende girdim. Odadaki bir koltukta Uras oturuyordu. Odaya girdiğimden itibaren gözüne nefretle beni kilitlemişti. O benden bakışlarını çekmiyordu. Bende ona sinirli sinirli bakarken hiç kaçırmadım gözümü. Mert, Uras'a çıkması gerektiğini işaret edince Uras çıkana kadar nefret dolu bakışlarını üzerimden çekmedi. Ben sana bayılıyordum zaten Uras. Mert sahte bir öksürükle konuşmaya başladı.

HİÇLİKTEN GELEN SONSUZLUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin