Öyle ani gittin ki;
Ne geride umudum kaldı geri döneceğine dair,
Ne de geride umut edecek bir ben bıraktın.
Tüm gidişler kötü.
Bir sen güzelsin.
Gitme.Yere çömelmiş otururken koca bir yılımı anlatmıştım şu koridora. En son anlattığım aklıma gelince gözlerime hakim olamadım. Hala şaşkındım. Gecenin şu yatakta yatıyor olmasına hala şaşkındım. Günlerdir gözünü açmasını bekliyorum ama Gece inat ediyordu gözünü açmakta. Ne ölüydü ne diriydi. Belki yaşadıklarımızı dinlemesi ona iyi gelir diye düşündüm. Yaşaması gereken bir sürü sebebi yoktu ama koca bir sebebi vardı. Beni yalnız bırakması delirtiyordu. Ne yaptığımı umursamıyordum. Nasıl davrandığımı hiç umursamıyordum. Bazı anılarımızı anlatırken gülüyordum, bir süre sonra tekrar ağlamaya başlıyordum. Kalbim çok acıyor, Gece. Öyle çok acıyor ki senin acını bile taşıyamıyor artık. Ben yere bakmaya devam ederken polis memuru,
"İfadeniz bu kadar mı? Ekleyeceğiniz bir şey var mı?" Kafamı kaldırıp polis memurunun yüzüne direkt baktım.
"Ekleyeceğim çok şey var. Ama bunları anlatamam. Anlatabilmem için önce Gecenin uyanması lazım, sonra onunla anılarımıza yenisini eklememiz lazım. En başta bu hayatı yaşamamız lazım." Polis memuru baktıktan sonra yardımcılarına işaret verdi. Oturduğu yerden kalktıktan sonra polis memuru,
"Sizin ifadeniz bittiğine göre verdiğiniz ifadedeki kişilerin ifadeleri alınacaktır. Gece Dalya'nın çevresinde bulunmuş herkesin ifadesi alınacaktır ve katili bulunacaktır. İçiniz rahat olsun." Ben bakışlarımı polisin üzerine diktim. Bir anda ayağa kalktım ve yakasına yapıştım.
"Katil ne biliyor musunuz? Katil birini öldürene denir. Benim Gecem ölmedi, Ölmeyecek de. Anladınız mı? Bu işin suçlusu bulunsun yeter." dedim. O ölmedi ki. Ne diye ölü birinden bahsediyormuş gibi konuşuyorlardı. Yanındaki polisler beni yakasından ayırdıktan sonra Emre ve Giray kollarımdan tuttular.
"Size tek bir sorum olacak Aytun Bey. O kahverengi saçlı kadından şüphelisiniz anlaşılan. Neden tanımadığınız birine olduğunuz yeri söylediniz?" Bu sorular beni çok sinirlendiriyordu. Geldiğimizden beri sanki Geceyi ben bıçaklamışım gibi konuşuyorlardı. Git gide hırçınca davranıyordum. Kollarında daha çok saldırgan birine dönüştüm.
"Kaç kere söyleyeceğim size Memur Bey? Ciddi olduğunu düşünmüyordum. Geleceğini tahmin bile etmiyordum." Polis, cevabımı not ettikten sonra,
"Madem dediklerini önemsemiyordunuz, neden Mert Bey'e sordunuz? Sonuçta o bir kadın değil ve düşmanınız olduğu halde yanına gittiniz."
"Çünkü sevdiklerime zarar gelmeden korumak istedim. Bu işin içinden de Mert çıksaydı onu mahvederdim. Onun ayarladığı birisi olacağı aklınıza gelmiyor mu? Anlıyor musunuz beni? Siz daha önce birini sevmediniz mi? Niye beni anlamakta güçlük çekiyorsunuz?" Emre ve Giray'dan kurtulmaya çalışıyordum fakat çok sıkı tutuyorlardı. Bende bağırıyordum ve bacaklarımı vuracakmış gibi uzatıyordum.
"İhtimalleri değerlendiriyoruz." dediler. Ben bir ihtimal değildim. Ben Geceye zarar gelsin istemedim. Ben onu korumak istedim sadece. Neden kimse bana inanmıyor? Polisler gitmeden önce Emre'ye,
"Emre Bey şimdi sizin ifadenizi alacağız. Olay anında en yakın kişi siz olduğunuz için ikinci kişi sizsiniz. Lütfen bizimle gelin." dedi. Emre'de,
"Birazdan geliyorum." dedi. Onlar ilerledikten sonra ikisi de kollarımı bırakmıştı. Emre'ye döndüm ve,
"Emre ne olur söyle onlara ben sevdiğim hiç kimseye zarar vermem. Beni tanıyorsun. Ben Gece için çocukluk arkadaşlarımla konuşmadım. Söyle onlara ben bir ihtimal değilim. Geceyi çok seviyorum ben. Gece bunları duyarsa çok üzülür. Lütfen azıcık hatırım varsa anlat bunları olur mu?" Emre kafasını salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİÇLİKTEN GELEN SONSUZLUK
Teen FictionGece ile Aytun. Siyaha boyanmış iki kalp. Birbirlerinden oluşan tek ruh. Siyahın siyaha karşı çekimi. Birleştiklerinde hiçlikten gelen sonsuzluk bu dünya için fazla karanlık olacak. Peki kendi ütopyalarında buluştuklarında dünyaya nasıl aydınlık...