Sana sarılmak,
Tüm kokunun bedenime sinmesi demek.
Ben kokunu her özlediğimde,
İçime kapanıp kendimi sarıyorum.
Kollarımdaki boşluk hep sana ait.Haziran,18
Mutfakta kendime yiyecek şeyler hazırlanırken zil alacaklılar gelmiş gibi çalıyordu. Kahverengi parkelerin üzerinde hızlıca kapıya doğru koştum. Kapıyı açtığımda Emre karşımdaydı. Sarı saçları dağılmış, mavi gözleri dalgın dalgın bakıyordu. Siyah eşofman ve beyaz tişört giymiş. Boynunda da Dilay'ın ona aldığı zincir kolyesi vardı. Emre içeri girdiğinde ellerini saçlarından geçirdi ve bir süre kafasına baskı yaptı. Kesin bir şey olmuştu. Ben mutfağa doğru ilerlediğimde Emre'ye,
"Kaynanan seviyormuş seni. Bende kahvaltı hazırlıyordum. Gel bera-"
"Aytun kahvaltıyı boş ver. Önemli bir şey konuşmamız gerekiyor." Adımlarımı durdurdum ve Emre'nin yüzüne baktım.
"Söyle kanka. Ne bu gizem?" Emre bir süre sustu. Böyle ciddi tavırları ona hiç yakıştıramasam da bir şey söylemedim. Kendi iç sesiyle konuşuyordu büyük ihtimalle. En sonunda dayanamadım. Yanına gidip kolumu omzuna attım ve,
"Ne ile alakalı? Rüya'ya bir şey mi oldu?" Emre tekrar gözlerime baktı ve,
"Hayır. Rüya iyi hatta birazdan o da burada olacak."
"O zaman o gelene kadar oturalım." Emre dediğimi onayladı ve koltuğa doğru ilerledi. Ellerini çenesinde birleştirdi ve tekrar gözleri dalmaya başladı. Ben hiçbir şey demedim. Bir süre sessizce bekledikten sonra zil tekrar çaldı. Ben tam kapıyı açmak için kalktığımda Emre çoktan kapıya varmıştı. Kapıyı açtıktan sonra birkaç şey konuştular. Tabii duyamadım çünkü fısıltı gibiydi. Tek duyduğum Rüya,
"Söyledin mi?" diye Emre'ye soruyordu. Ben yerimden kalkmadım. Onlar konuşmalarını bitirdikten sonra Rüya ile sarıldık ve karşımdaki mavi renkte olan tekli koltuğa oturdu. Rüya da ellerini birleştirmişti. Kesinlikle bir şey vardı. Büyük ihtimalle de benimle alakalıydı.
"Biriniz artık konuşabilir mi? Eğer konuşmayacaksanız kahvaltı yapacağım çünkü çok acıktım." Emre en sonunda kendini düzelttikten sonra Rüya'ya eliyle işaret verdi. Rüya,
"Geceden uzak dur, Aytun. Bak kesin konuşuyorum." Dediğinden hiçbir şey anlamadım. Bir anda sinirlendim ve,
"Niye Rüya? Aniden nereden çıktı bu konu? Daha düne kadar çok iyi anlaşıyordunuz." Yerimde daha fazla oturamadım ve ayağa kalktım. Rüya en sonunda pes edercesine,
"Evet iyi anlaşıyorduk. Sonra Emre bana ikinizin kaçırıldığını anlattı. Niye bana söylemedin, Aytun?" İyice sinirlenmiştim. Emre ile özellikle konuştum söylemesin diye.
"Ah tabii Emre. Aranız bozulsun istemedim. Hem hala yaşadığıma göre bir şey olmamış." Bakışlarımı Emre'ye çevirdim ve sert sert bakmaya başladım. Emre en sonunda,
"Ne diye bakıyorsun bana? Biz üçümüz birbirimizden hiçbir şey saklamayız, unuttun mu?"
"Ben bunu özellikle konuştum değil mi seninle? Ne gerek var anlatmaya." Emre'de ayağa kalktı ve,
"Beni suçlayıp durma artık tamam mı? Ben sadece anlattım. O da gitmiş Gecenin geçmişini araştırmış. Benim haberim bile yoktu bundan. Haberim olsa izin verir miydim Aytun?" Ellerimi saçlarımın arasından geçirdim ve yanımdaki duvarı tekmelemeye başladım.
"Kahretsin! Rüya senden kim istedi bunu? Demek uzun zamandır bunun için ortalarda yoktun." Rüya ayağa kalktı ve omuzlarımdan tutup beni kendine çevirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİÇLİKTEN GELEN SONSUZLUK
Teen FictionGece ile Aytun. Siyaha boyanmış iki kalp. Birbirlerinden oluşan tek ruh. Siyahın siyaha karşı çekimi. Birleştiklerinde hiçlikten gelen sonsuzluk bu dünya için fazla karanlık olacak. Peki kendi ütopyalarında buluştuklarında dünyaya nasıl aydınlık...