>>>>>19.Bölüm<<<<<

399 25 7
                                    

Gözlerim şişmiş hala kapının önünde duruyorduk. Kimseden çıt çıkmıyordu. Sessizlik hakimdi etrafta ağlamaktan helak olmuştuk. Gelenler oldu. Gidenler oldu. Acımızı anlamasalarda yanımızda oldular.

Anneannemd buradaydı. Elinde tespih, ağzında dualarla birlikte. Dedem sinir küpü olmuş 'nasıl farketemedin diye' babama kızıyordu. Abimle Elif abla ağlayarak uyumuştu. Hemşireler gelip arada dedeli sakinleştirmeye çalışıyordu. Ama hiç de oralı olmuyordu dedem. Babam da başını eğmiş suçlulukla onu dinliyordu. Üzüldüm babama onun bir suçu yoktu. Akifi zorla göndermiştim. Geri geleceğini söyleyip gitti. Ben de bu ortamdan sıkılıp dışarı kaçmıştım. Gülen çocuklar daha da anlamlı geliyordu artık. Şu ağaçlar fln bir anlamlıydı. Burfa da üşüyüp tekrar oraya gittim şiödi ise merdivenlerde oturmuş kafamı korkuluklara yaslamış ağlıyordum. Neyi beklediğimizi de bilmiyordum ki annem oda da arada bir girip çıkan doktorlar ve "daha herşey aynı uyanmasını bekliyoruz" diyişleri. Koyuyordu insana.

Koridorda geçen ann3 ve kız takıldı gözüme. Anne kızın elinden tutmuş şeker veriyordu. Gülümsedim içten içe. Şanslıydı. Benim gibi günleri görmesin inşallah.

Evet herkes bir gün ölücekti ama ne bilim daha erken gibi geliyor. Sanki o benim dalıö ve ben bir meyveyim. Dal kopsrsa meyvenin büyümeside durur hayatı biter. Umarım bu hayattan kopmazsın anne.

Bunlar hayatın gerçek yüzüydü aslında. 'Her nefis bir ölümü tadacaktır' biz hayatımızı bir düzen içine koymuş yaşsyıp gidiyoruz sanki bu hayat hiç bitmeyecekmiş gibi. Hep bir hedeflerimiz, hayallerimiz olur. Onların peşinden koşarken hayatın nasıl akıp gittiğini anlamayız. Bir bakmışız saçlarımıza ak düşmüş elimizde baston, dolmuşta gençlerin yer vermelerini beklicez.

Derin bir nefes aldım. Göz yaşlarımı sildim. Güçlü olmslıydım en azından çalışmalıydım. Damacanadan herkese bir su doldurup su dağıttım. Beklerken bir şey değişmiyordu. Dedem suyu içerken susmuştu. Bitirince tekrsr başladı. Babam artık alışmış saygı gösteriyordu. Kapıdan Erkan geldi. Bir su da ona verdim

"İyi misin sen?"

"İyim"

"Emin misin" derken içtiği bardağı tepsiye koymuştu

"İyiyim" diyip tepsiyi götürmeye gittim. Arkamdan geliyordu. Konuşturursanız ağlardım. Kendimi tutmaktan boğazım açılmıltı zaten. Tek kelime etsem ağlıyacak gibiydim. Tepsiyi koyup geri döndüm. Erkan kolumdan tutup

"Gel dışarı çıkalım" dedi. Bir şey demeden çıktım. Elini omzuna attı. O ağlayamamanın verdiği açıyla yutkundum tekrar. Gözlerim doluyordu ama havaya bakarak falan gitmelerini sağlıyordum. Güçlü olmak zorundaydım.

Erkan koluyla destek verip başka yöne döndürdü. Kimseden tık çıkmıyordu. Oturfuk bir banka etrafı seyretmeye başladım. Kafamda ki şeyleri unutmaya.

"Mine" dedi. Söylemek istiyor ama aslında söyleyemiyor gibiydi. Kafamı ona döndürdüm

"Bak ne dicemi nasıl davranacağını bilmiyorum. Sana teselli vermeye çalışıyorum ama kelimeleri bir araya toplayamıyorum. Yapabilecrğim bir şey varsa söyle lütfen" sol gözümden bir yaş geldi. Hafif gülümsedim. Sıkıca sarıldım. Sarılmak iyi geliyordu. Elini sırtıma koyup o da sarıldı. Ağladım. Döktüm içimi. Sıkıntılar gitmese de bir iyi oluyordu sarılmak. O da ağlafı belli etmek istemese de ağladı.

Ayrıldıktan sonra derin bir nefes aldım.

"Konuşmak istersen..-" kafamı hayır anlamında salladım. Karşıdan koşarak gelen bir Ayşe gördüm. Saçları birbirine karışmış ceketi kollarına düşmüş buraya depar atıyordu. Ayağa kalktım ve burburaya yaklaşmasını bekledim. Geldiği gibi sıkıca sarıldı. Ağlamamak için tekrar zor tutum kendimi. Artık boğazım açıyordu. Yutkundum tekrar. Derin bir nefes aldım. Ayrıldık tekrar Erkan bizi yalnız bırakıp gitti. Bizde tekrar Ayşe ile banka oturduk.

Platonik KızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin