4. Bölüm

5.8K 643 396
                                    


İş yerine geldiğimden beri robot gibi dosyaları bilgisayar programına geçiriyordum. Dünden sonra tam anlamıyla çökmüştüm, yüzünden dahi anlaşılıyordu.

Hoseok beni o sözleriyle yerin dibine gömmüştü ve ben çıkmak için her ne kadar çabalasam da çıkamıyordum. Başka birisine aşıkken başka birisi de bana elimden tut seninle olayım diyordu. Bu çok saçmaydı. Niye hep beni bulurdu böyle şeyler?

"Hyung, iyi misin? Bugün fazla dalgın gördüm seni." Bambam kolumu sıvazlayıp yanındayım mesajı vermeye çalıştığında ona dönüp gülümsemiştim.

"Elbette, sadece uyuyamadım ondan." Koca bir yalan diyemiyorum maalesef. Chanyeol ile olan sorunlarım yetmezmiş gibi bir de Hoseok çıkmıştı başıma. Merak ediyordum, bunca işin altından nasıl kalkıp da sağ kalacaktım acaba? Ya da sorunların altında ezilecek miydim?

"Patronla bir sorun mu oldu? Sabahtan beri gelip giderken sana bakıyor. Kızgın mı yoksa hüzünlü mü emin olamadım." dediğinde gözlerim istemsizce onun bulunduğa kısma gitmişti bile.

Olay dönüp dolaşıp Hoseok'a gelince kaskatı kesildim. Zar zor yutkunup kendime gelebilmeye çalıştım ama nafile, kalbim bile korkumdan atmaya başladı. İnsanlar onu öğrenir diye korkuyordum, bana ettiği sözleri birinin duymasından korkuyordum. Attığım bakışlarım bile çekingenceydi, diken üstünde otururcasına rahatsızdım.

"Hayır." diye endişeyle cevapladım. Gözlerimi ondan çekip başka yerler çevirdiğimde bile stresim kolayca anlaşılabilirdi.

Çevirdiğim başımla bile karşımdaki Hoseok'u görebiliyordum. Odasındaki sürgülü perdesini indirmişti. Dirseğini masasına koyup işaret parmağını dudakları arasına götürmüş beni izliyordu. Rahatsızca yerimde kıpırdanıp bilgisayarın olduğu yere pıstım. Boyumdan dolayı ilk kez sorun yaşıyordum, kabak gibi ortadaydım.

Bana olan bakışlarını başkasına atsa güzel şeyler hissettirip o kişiyi mutlu edebilirdi ama söz konusu ben ve dolu kalbim olduğunda bu işe yaramıyordu, hatta tam tersi sinirden ağlayasım geliyordu.

"Jackson mesaj atmış, öğle yemeği için buluşacaktık da." Kulağım Bambam'deydi ama kesinlikle anlamıyordum. "Hyung, sen de bizimle gelmeye ne dersin? Hem kafan dağılır biraz."

Gidersem hoş olmazdı. Ayrıca Hoseok hâlâ neden bakışlarıyla beni delecekmiş gibi bakıyordu? Bu berbattı! Tam anlamıyla diken üstündeymişim gibi hissettiriyordu.

"Sağ ol Bambam ama iştahım yok. Sen git, sevgilini bekletme." diye ağzıma ne geldiyse sıralayıp sustum. Daha fazla konuşsaydım telaştan saçmalayacaktım.

"Peki hyung görüşürüz." Telefonunu alarak sandalyesinden kalkarak gittiğinde odadaki diğer çalışanlarda öğle yemeği için gitmişti, tek ben kalmıştım.

Tamam, tam anlamıyla telaş ve korkumdan titremeye başlamıştım. Kafamı kaldırmamaya yemin etmişim gibi dümdüz tutuyordum, gözlerinin derinliğine çekilmemek için direniyordum ama bu direnişim en sonunda merakıma yenik düştüğü için göz ucuyla bakıyordum.

İçeriye bir adam elindeki yemeklerle girene kadar dalıp gittiğimin farkında değildim. Adam Hoseok'un odasına girip yemekleri teslim etti ve parasını alıp çıktı. Hoseok yemeklerin poşetini kavrayarak ayağa kalktığında hemen işlerimi yapmaya devam ettim.

Kapısı açıldı, buraya doğru geliyordu. Nefesim boğazımda bir yerlere takılı kaldı, bana ulaşamadı.

"İşte." Yemek poşetini masama bırakırken kendisini de önümdeki sandalyelerden birisine bıraktı. Hatta tam olarak bana doğru çevirdi.

Flame Of Love |Vhope|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin