Çok yoğun şeyler hissediyordum, bu yoğunluğum ise beni uçurumun kenarına getirerek oradan düşeceğimi mi yoksa geri mi döneceğimi sorguluyordu. Ben, Hoseok'un bana dokunmasına izin vererek bedenimi uçurumdan aşağıya itmiştim. Bir an olsun düşünmeden ya da bir an olsun ilerisinde ne hissedeceğimi bilmeksizin atlamıştım oradan. Şimdiyse bomboştum, hissedemiyordum.Birbirimizden uzaklaşarak dağılmış olan bendenimi toparlayıp pantolonumu giyerek kendime çeki düzen verdim. O ise hâlâ beni izliyordu. Beni dağıttı, beni tam anlamıyla mahvetti. Az önceki yaşananlar yüzünden onun yüzüne eskisi gibi bir daha bakabileceğimi düşünmüyordum. Utançlıktan çok ona yaşattığım belki de ilerisi için hissedeceği şeyler yüzünden pişmanlık duyuyordum.
Hiçbir şey demedik, diyemedik.
Toparlandığımı görünce erkekler tuvaletinin kapısının kilidini açıp kapıyı araladı, bedenini de geçmem için geriye çekti. Başım eğik önden önden giderken hiç kimseye bakmadan doğruca kendi katıma çıkıp odamıza geçmiştim. Bunu yaparken az öncekine oranla oluşan durgunluğum beni dahi şaşırtmıştı.
Bambam geldiğimi gördüğü gibi bana öyle bir bakış attı ki daha fazla utandım. "Hyung bu halin ne?"
Pekâlâ, biraz önceki dağılmamı toparlayabildiğimi sanmıyordum ki istesem dahi nasıl toparlayabileceğimi bilmiyordum. Suratımın beş karış olması da buna eklenebilirdi, tam anlamıyla berbattım sanırım.
"Ne varmış ki halimde?" Tamam, oldukça sakin bir şekilde hiçbir şey yokmuş gibi devam edebilirdim. Deri sandalyeye oturarak az önce bir şey yaşamadım görüntüsü yaydım etrafıma. Ama biliyordum ki içimdeki o duyguyu anında dışarıya çıkarabilirdim, sadece birkaç kelimeyle kendimden geçebilirdim.
"Az önce deli gibi sevişip geldim görüntüsü veriyorsun şu an." Attığı o bakışları üstümden çekip gülümsedi. "Sevgilin mi geldi?"
O an kalakaldım.
Aklıma dolan farkınlık az önce yapmış olduğum şeyin hangi insanların yaptığını bana hatırlattı. Yutkunamadım ben o an, gözlerime dolan yaşlar ve titreyen bedenim de bunlara bir bir eklendi. Hepsi birbiri üzerine geldi ve birbiri üzerine eklenen bu düşüncelerim tek bir anda dağıldı.
Ben, tam bir sürtük gibi başka bir adamın ellerinde rahatlamıştım. Noktalanmayan bir ilişkiyi başka bir adamın yanına kaçarak mı atlatıyordum şu an? Hayır hayır, bunun düşüncesi bile berbatken ben bunu yapacak kadar düşmüş olamazdım değil mi? Nefeslerim korkuyla hızlanmaya başladı.
"Neyin var hyung?"
Ona cevap bile veremiyordum. Yaptığım şeyin ağırlığı yüzünden saatlerce ağlamak istiyordum. Chanyeol ile aramdaki şeyi daha bitirmemişken Hoseok'un bedenime dokunmasına nasıl izin vermiştim ben? Hangi aptal düşüncem beni kandırmıştı? Aptal ve iğrenç bir insandım. Hemen şimdi, buradan bir an olsun geri dönmeksizin def olup gitmek istiyordum.
Birden o geldi ve dediği tek şey: "İmzalanacakları aşağıdan alıp odama getir Bambam." olmuştu. Sonra odasına girip bana bakmadı, biliyordu ki bakışsaydık anında gözlerimden yaşlar çıkacaktı ve o bunu anlamış gibi tek bir an olsun gözlerime bakmadı. Minnettardım.
Her zaman Chanyeol'un beni aldatmasından korkardım, peki ya şimdi onu aldatan ben mi olmuştum? Hayır hayır hayır. Aklımın köşelerinde buna neden izin verdiğime dair mantıklı bir açıklama gerekti ama bulamıyordum işte. Yaptıklarım o kişi Hoseok olduğu için miydi yoksa cinsel ihtiyacım yüzünden miydi karar veremiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Flame Of Love |Vhope|
Fanfiction"Sana ondan daha iyi davranabilirim Taehyung. Lütfen bana bir işaret ver, elimi tut. Söz veriyorum seni hayal kırıklığına uğratmayacağım."