Her şey istediğimiz duruma ulaşmıştı artık. Yerdeki belgeleri alıp elimi tuttuğu gibi bizim kata çıkartmıştı beni. Herkesin karşısında elimi kavrayarak birbirimize ait olduğumuzu hiç çekinmeden gösterebilmiştik. Olmuştu işte sonunda. Suratlarımız gülümsüyordu.Endişeliydim elbette, endişemin sebebi bir çeşit uğraşı bozmam olabilirdi hatta sadece ben değil Hoseok da buna devam edip bana eşlik etmişti. Buraya geri gelen ve bizi gören müdürlerin attığı bakışları görmezden gelemeyecektim, özellikle çalışanların imalı bakışları çok daha başlaydı ama biz birbirimizi bulmuştuk, kim onlara söz hakkı vermişti ki?
Hoseok'un elini kavramayı seçtiğim ilk ve şu anki son an için hiçbir değişiklik yoktu. Ben bütün her şeye göğüs gererek onunla olduğumu saklama gereği duymuyordum. İstememem ihtiyaç duyduğum konumu tehlikeye atmış olabilirdi, dediğim gibi dayanamıyordum artık gizli saklı.
"Nasıl tutup öptün herkesin önünde. Nasıl da cesur bir sevgilim var benim öyle." Hoseok deminden beri aynı şeyleri söyleyip beni utandırmaya devam ederken elimle yüzümü saklama gereksinimi duymuştum.
"Ya yapma." Kolumdan çekerek beni en sevdiği pozisyona getirmiş, kucağına oturmamı sağlamıştı. Elimi ensesine atarak saçlarını okşarken dürüstçe sordum. "Mahvettim değil mi her şeyi?"
"Hiçbir fikrim yok ama yanındayım. Zaten iki ayı geçik bir süredir adımız anılıyorken daha fazla uzamasına izin vermeleri saçma olurdu."
"Bu iki ayın başında o adamın benim sevgilim olduğunu da biliyorlardı ama." En kötü olay da buydu ya zaten, adımızı çıkarttıkları andan itibaren sürtük boyutuna ulaşmıştım. Hata bende, ne diye Chanyeol ile uzatmaları oynadığımızı kabul etmemiştim ki?
Suratımın halini görünce şefkatlice belimi okşadı. "Sorun yok. Hepsini biz birlikte aşacağız tamam mı?"
Başımla onayladım.
Hoseok'a sahip olmak hayatımdaki yanlışlar arasındaki tek doğruydu. En başından anlayışlıydı, beni sevdiğini belli ediyordu ve bunu sadece bana karşı değil kardeşime yardım edeceğini bile dile getirerek sevdiklerimi önemsediğini gösteriyordu.
"Şanslı bir adamım." Fısıldadım yakışıklı yüzüne doğru. Beni bir köşeye bıraksalar Hoseok'u da karşıma oturtsalar onu saatlerce izlerim ve tanımlamaya kelimelerim yetmez. Kollarımı iyice boynuna sararak yanağına sulu sulu bir öpücük bıraktım.
O beni izliyordu ben onu izliyordum, konuşmasak bile gözlerimiz anlaşırken kalplerimiz sözcüklerimize çoktan eşlik etmiş olurdu.
"Şansın kavramını sen karşıma çıktığında anladım Tae." Parmaklarımı kendininkiler arasında sıkıştırdı. "Şanslı bir adam olduğumu ise elimi tuttuğunda anladım. Asıl şansa sahip olan benim."
Ona dalmış bakarken gözüme pembe elbiseli bizi basan stajyer çarptı. Katlanan perde kapalıydı ama köşeden şahin gözlerimle onun olduğunu anlamıştım.
"Bu anı bozmak istemezdim ama stajyer kız gelmiş işe geri dönmem gerekecek." Yerimden kalktığım gibi dudaklarına kısacık bir öpücük kondurup kalkıyordum ki yetmediğini belli edip tekrardan öptü beni, zor kurtardım kendimi oynaşmamaya çalışmaktan.
"Benim alt kattaki işlerim birikti." Suratıma bile bakmadan kendi belgelerini toplayan kız beni bir an afallattı.
"Hani hiçbir işin yoktu?" Hoseok onu bana yardımcı olsun diye, boşta diye çağırmıştı ama bu neydi şimdi? Tek bırakamazdı beni, ben bu dosyaların altında kalırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Flame Of Love |Vhope|
Fiksi Penggemar"Sana ondan daha iyi davranabilirim Taehyung. Lütfen bana bir işaret ver, elimi tut. Söz veriyorum seni hayal kırıklığına uğratmayacağım."