3. Bölüm

5.9K 657 410
                                    


Yorgun gözlerimi araladığımda yatakta tek başıma yatıyordum. Sanırım Chanyeol yanıma gelerek yaptığı hatanın farkına varıp sabah çekip gitmişti. Yaptığı o hatayı hatırlamak da benim için en zoruydu, gözlerim tekrardan doluyordu ve akşam ki sessiz ağlayışlarıma bir yenisi daha ekleniyordu.

Beni öptüğünde tam anlamıyla şaşkınlıktan tepki verememiştim, daha sonra o sızınca kollarında saatlerce ağlamıştım.

Anlamıyorum, son yaşananları hak edecek kadar kötü ne yapmıştım? Düşüyordum şu zamana kadar ama bulamıyordum. Küçükken Jimin'in oyuncaklarını çalıp Jungkook'un kafasına geçirmemden başka kötü ne olabilirdi? Tamam, Jimin'in oyuncaklarını çaldığım için abisi Jin beni tehdit ettiğinde ben de onu tehdit etmiştim bacak kadar boyumla. Aynı olay Jungkook'un abisi Namjoon'da da olmuştu. Kuzenim olan Yoongi hyungdan gizlice çaldığım arabada kötü bir günah sayılmazdı, değil mi?

Kötü dediğim olayları bile yaptığımda çok küçüktüm, farkında değildim. Bütün bunların cezası iki seneye sıkıştırılmış gibiydi. Geç kalınmışlık vardı.

Gözlerimi dahi açamıyordum ağlamaktan, nasıl işe gidip insanların karşına çıkacaktım ki? Bu halde kendimi insanlara gösterip bana acımalarını kesinlikle istemiyordum. Böyle de bir huyum vardı. İnsanların güçsüz yanlarımı görmelerinden nefret ederdim ama geçen gün olan şey, patronumun omzunda ağlamam tamamiyle bir istisnaydı.

Sanırım yapmam gereken tek şey patronuma mesaj atıp gelemeyeceğimi bildirmek olacaktı. Telefonumu güçlükle Chanyeol ile benim fotoğrafımın olduğu çerçevenin yanından aldım. Alırken bile o fotoğraf kısa bir nefes alışverişi bana çok gördü.

"Bugün işe gelemeyeceğimi bildirmek istedim." Yazsında karar kılıp mesaj olarak yollamış ve kendimi doğrulduğum yere geri yatırmıştım.

Cevap gecikmedi, hatta sanki eli telefonda bunu bekliyormuş gibiydi. Oldukça şaşırmıştım. Telefonu tekrardan elime alarak açık ekrandan mesaja baktım.

"İyi misin? Hasta mısın? Yardıma ihtiyacın var mı? Sorun nedir?"

Pekâlâ, bu fazla endişe içeren bir mesajdı.

"Sorun yok. Sadece halsizim." diye yazıp yolladıktan sonra telefonun ekranını kapayarak yatağımda cenin pozisyonu alarak düşüncelerime dalmaya geri döndüm.

İlk olarak patronumun gösterdiği fazla telaşı fazla bulmuştum. Sonuçta bir haftalık bir çalışanıydım, bana hyungluk etmek için fazla kısa bir süre değil miydi? Ya da ben değişik ve saçma düşüncelerin arasında takılmıştım. Evet kesinlikle öyleydi, ben abartıyordum.

Dakikalar böyle geçerken en son mesajı atan kişinin ben olduğumun farkında varınca yersiz düşüncelerimi aklımdan sildim. Adam sadece hasta hisseden birisi için endişe etmişti o kadar. Bazen olayları fazla abarttığımın daha yeni farkına varıyordum.

Sabahın köründe daha ne olduğunu anlamadan çalan zilimle yatakta sıçramıştım resmen. İçime kuşku düşmedi değil. Chanyeol mu geldi demek için bile emin değildim çünkü dün yanıma gelerek zaten kendisi için en büyük hayatayı yaptığını düşünüp bir daha gelmezdi.

Güç bela yatakta doğrulup parmaklarımla gözlerimi ovuştura ovuştura kalkmıştım. Ayaklarımı yerde sürterek salondan geçtiğimde gözüme bir şey takıldı. Yerdeki koyu renk polar dün Hoseok'un bana üşüdüğüm için verdiği polardı. Ne ara düşmüştü o yere? Vicdan azabı çekerek poları onuzlarıma bırakıp sıkıca sarıldım.

Flame Of Love |Vhope|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin